Bugün Cumhuriyet’i basılı gazete olarak okuyorsanız elinizde
yeni Pazar Eki’mizi de tutuyorsunuz demektir. Yok
Cumhuriyet’i internetten (www.cumhuriyet.com.tr) okuyorsanız “Acaba
Cumhuriyet’in yeni Pazar Eki nasıl bir ek olmuş, içinde neler var”
diye sormakla yetinecek ve cevabını alamayacaksınız...
Yazının girişi niyetimi açıklıyor. Reklam yapacak, Cumhuriyet’in
yeni Pazar Eki’ni övecektim. Tayfun Atay
arkadaşımızın yönetiminde yayına hazırlanan Cumhuriyet Pazar Eki
sahiden de övgüye değer.
Pazar günü somurtkan olmayan ama sade suya tirit de olmayan bir ek
uzun süredir düşlerimizde yayımlanıyordu. Sonunda, hem de bu en zor
günlerde, hem de mali sorunlarla boğuştuğumuz günlerde, hem de mali
zorlukların üstesinden nasıl geleceğimizi bilemediğimiz günlerde
yaradana sığındık ve “vira demir” deyip Pazar Eki’ni açık denize
saldık...
Okursanız beğeneceğinizi ve bana hak vereceğinizi sanıyorum (Yanlış
oldu. Düzeltiyorum: Eminim...)
Evet, niyetim Cumhuriyet’in yeni Pazar Eki’ni övmekti ama kâğıda
basılı medyanın güncel ve gitgide ağırlaşan koşulları, bu Tırmık’ı
bir övgü yazısının ötesine taşıyor; bir medya sohbetine kapı
açıyor
Buyrun...
*** “Basılı medya”, “kâğıt gazete”
gibi sözcüklerle tanımladığımız medya sanırım son demlerini
yaşıyor. Bu “dem” sadece birkaç yıl mıdır, yoksa
bir on yıl mıdır kestiremiyorum. Ancak bildiğim basılı medyanın
sahiden de son demlerini yaşadığı...
Bu Türkiye’ye özgü bir sorun değil. Yanlış bilmiyorsam köklü bir
“bölgesel gazete” geleneğine sahip olan ABD’n...