Biliyorum ortalık toz duman. Başka zamanda gazetelerin manşetine
taşınacak haberler kendilerine zar zor tek sütunluk yer
buluyor.
Terör sadece gencecik insanların yaşamını değil, haberi de ezip
geçiyor. Haber, hele Türkiye gibi zorlu
çalkantılar içinde sendeleyen bir ülkede ekmek kadar, su kadar
önemli, gerekli. Ne olup bittiğini bilmeden, öğrenemeden olup
biteni anlamlandıramaz, yönümüzü, yönelimimizi sağlıklı
belirleyemeyiz.
Bir örnek. Sadece bir örnek...
2013’ün 9 Ocak’ında Paris’te üç Kürt kadın öldürüldü. PKK kurucu
ekibinden Sakine Cansız, PKK çizgisinde
Avrupa’da etkinlik gösteren, çevresinde “diplomat” olarak
anılan Fidan Doğan ve aynı
çevreden Leyla Söylemez büro olarak
kullanılan bir apartman dairesinde kurşunlanarak
öldürüldü.
Kısa süre sonra, çok ciddi kanıtlara dayanılarak Ömer
Güney adlı karanlık bir adam tutuklandı.
Paris savcılığı cinayetle ilgili 2015’te soruşturmanın
tamamlandığını açıkladı. Ömer Güney’in katil sanığı olarak
yargılanacağı belirtildi.
Ve yargılama bir türlü başlamadı.
Iki hafta sonra cinayetin üstünden üç tam yıl geçmiş olacak.
Gelişkin sorgu teknikleriyle öğünen Fransa’da, üstelik başkaca bir
sanık ya da şüphelinin söz konusu olmadığı bir yargılama süreci
için üç tam yıl geçmesi ve yargılamanın başlayamaması,
başlamaması, başlatılmaması (üç seçenekten
dilediğinizi seçin) başlı başına kuşkulara ebelik eden bir
olgu.
Bir adım daha: Başlayamayan yargılama aslında iki hafta önce, 5
Aralık’ta yapılacaktı. Gerekçesi açıklanmaksızın ertelendi ve 23 ya
da 24 Ocak’ta yapılacağı duyuruldu. Bu tarihler bile kesin
değildi.
Ve katil sanığı, karanlık, hatta zifiri karanlık ilişkilerin
içinden geldiğini cümleâlemin duyduğu Ömer Güney öldü.
Beyninde ur varmış, epeydir tedavi görüyormuş ve kesin olmayan
duruşma gününe yetişemeden, yetiştirilemeden ölmüş...