“Savcı bey” dedim ama hanginizsiniz, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcısı Hadi Salihoğlu mu, başsavcı
vekili İrfan Fidan mı bilmiyorum. Merak
da etmiyorum. Yazdıklarımı hanginiz üstüne alınırsa yapması
gerekeni yapsın. İkiniz birden üstleniyorsanız, daha iyi, hemen
kolları sıvayın, iki koldan ödevinizi yapın.
Bu yazının yazıldığı ana kadar sizden herhangi bir hareket, bir
girişim gelmedi. O yüzden ödevinizi size hatırlatmam, ne yapmanız
gerektiğini öğretmem gerekiyor. Bunu iyi yapabileceğimi sanıyorum.
Kıdemli bir basın sanığıyım. Mesleğe başladığımdan bu yana henüz
ifade almayı bile beceremeyen nice basın savcısını dolaylı olarak
eğittim, acemilik günlerini çabuk geçirmelerine katkıda bulundum.
Keza “Yaz kızım” dedikten sonra ne diyeceğini bilemeyen,
sanığın sözlerini tutanağa doğru dürüst aktaramayan nice acemi
yargıcın da ustalaşmasında benim ve Alpay
Kabacalı, Osman Arolat gibi
arkadaşlarımın, Doğan Özgüden gibi
meslek ağabeylerimin epey tuzu var.
Savcı bey (ya da beyler) şimdi lütfen kulak kesilin.
Okudunuz, Orhan Erinç gibi en kıdemli
ağabeyimizden, yeni başlamış stajyer gence
kadar bütün Cumhuriyet çalışanları kısa bir
açıklama yayımladık.
Özü özeti “Ben
sorumluyum” dedik.
Dikkat edin, “Yayın Yönetmenimiz, arkadaşımız Can
Dündar’la dayanışma içindeyiz”gibi sıradan bir cümle
kurmadık.
Sizin apar topar dava açtığınız, casusluk, devletin gizli kalması
gereken bilgilerini açıklamak filan gibi suçlardan okkalı bir ceza
istediğiniz Cumhuriyet’in haberinin sorumluluğunu bizim de
taşıdığımızı ilan ettik.
Bakın suçlamalarınızı tartışmıyoruz; sizlere “Cumhurbaşkanı
olan zattan talimataldınız mı” filan gibi kinayeli sorular
sormuyoruz. O silahlar kime gitti, kim yolladı, bunu yapmaya
yetkisi ve yasal hakkı var mıdır gibi soruları da
sormuyoruz.
Biz sadece ve çok açık seçik ilan ettik: Cumhuriyet’te
ağır bir suç işlendiği iddiasıile açtığınız davada bizler de
Can Dündar kadar sorumluyuz.