Cumhuriyet’in dünkü manşet haberini okudunuz mu, yoksa bir göz
atıp geçtiniz mi? Eğer dikkatle okumadıysanız yazık olmuş.
Okusaydınız bugünkü Tırmık’ın başlığını ben yazmadan siz
dillendirirdiniz...
Kısa bir hatırlatma:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başta Cumhuriyet gazetesi
çalışanları olmak üzere tutuklu gazetecilerin başvurularının tümünü
tek bir dosyada birleştirdi. Ardından AKP hükümetine cevaplaması
zor sorular yöneltti. 2 Ekim’e kadar da cevaplanmasını istedi. Zor
sorulardı. Gazetecilerin tutuklanma gerekçelerinin hukuksal
geçerliliği üstüne sorulardı ve soruları hükümet adına cevaplaması
gereken Adalet Bakanlığı’nın “Ama onlar gazeteci değil. Tutuklu
gazeteci sayısı ikiyi üçü geçmez. Onlar terör suçuna karıştıkları
için tutuklandılar” yollu okuyana da dinleyene de “Ufala da
civcivler yesin” dedirtecek yaveleri yineleyerek cevaplaması mümkün
değildi.
Nitekim 2 Ekim’e kadar AKP iktidarı bir cevap vermedi; veremedi ve
sanki derin araştırmalar yapılıyormuş da yetişmemiş gibi ek süre
istedi. Uzunca bir ek süre isteğiydi ve AİHM üç haftalık bir süre
tanımakla yetindi. 24 Ekim’de hükümet cevap verdi verdi, vermezse
AİHM o cevapları beklemeden karar verecek.
Aslında ben hükümetin o demir leblebi soruları cevaplamasından
yanayım. En azından bana (bize, size, hepimize) birkaç günlük
eğlence çıkar. Gülüşür, dalgamızı geçeriz.
Ancak hükümet cevap verse de vermese de AİHM’nin tutuklu
gazetecilere ilişkin kararının eli kulağında. Yanılmıyorsam bu ay
bitmeden elimizde olacak. Bilemedin bir hafta kadar daha uzar.
Sonra?
Sonra AKP iktidarı hukukla, hukukun hedefi olan
adaletle ve bağımsız