Başlığı nasıl okudunuz? Devlet Bahçeli’nin
kahramanları olarak mı, yoksa bildiğimiz “devlet”in kahramanları
olarak mı?
Ben her ikisini birden kastettim.
Bilenler bilir, 70’li yılların başından sonuna kadar epey hapse
girip çıkmışlığım var. O yılların âdetiydi, tutukluluğun ilk
haftasını “tecrit” denen tek ya da iki kişilik hücrelerde geçirir,
sonra koğuşlara yollanırdınız.
Benim payıma hep iki kişilik “tecrit” hücreleri düştü. İki kişilik
hücrelere de kural olarak bir soldan bir sağdan tutuklu konuyordu.
Sıkıyönetim komutanları buna “karıştır - barıştır” diye firaklı bir
de ad takmışlardı. Biz de kendi aramızda bu palavrayı “Karıştır -
kapıştır”a çevirmiştik.
Birkaç kez “ülkücü” denen ırkçı-milliyetçi kesimin
tutuklanmışlarından biri ile hücre paylaşmışlığım oldu.
Ürkektiler. Ama daha da belirgin özellikleri:
Şaşkındılar.
İlk gün geçince zorunlu ilişki (ekmek, karavana bölüşme, sayımda
yan yana dikilme vb.) başlar, ardından da kırık dökük sohbet.
Sözünü ettiğim şaşkınlığı hemen hepsinden dinledim. Hepsi hemen
aynı sözcüklerle şaşkınlıklarını dillendirirlerdi:
-Biz sizin gibi komünistlere karşı devleti koruyoruz,
devlet bizi tutuklayıp hapse atıyor...
Devleti koruduklarına içtenlikle inanıyorlardı. Tartışmak mümkün
değildi. Zaten bir haftalık tecrit de bitiverirdi. Sonra herkes
kendi takımının koğuşuna...
*** Devleti koruduklarına ve kendilerinin de devletlerini koruyan birer kahraman