Çin bir cumhuriyet. Hem de halk(!) cumhuriyeti. Komünist
Partisi’nin mutlak iktidarında ve ülkede kapitalizmin en acımasız,
en vahşi, en denetimsiz, en arkaik biçimi egemen.
Kuzey Kore de bir cumhuriyet. Adı çok firaklı
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, iktidarın
baba Kim Jonk-il’den oğul Kim
Jongun’a geçtiği bir hanedan cumhuriyeti.
Iran bir cumhuriyet; Iran Islam Cumhuriyeti. Seçime
katılacakları mollalardan oluşan din kurulunun seçtiği, sonra kabul
edilen adaylardan birinin seçildiği bir “cumhuriyet”.
Mısır bir cumhuriyettir; Mısır Arap Cumhuriyeti. Nüfusun
yüzde 9’u Kopt’tur (Kıpti) ama
olsun, “Arap Cumhuriyeti”.
Libya bir cumhuriyet idi. Kralı devirip iktidara
geçen Kaddafi’nin değişmez, “değişmesi teklif
bile edilemez” liderliğinde bir cumhuriyet.
Yani cumhuriyet vaaaaar, cumhuriyet var!..
***
Cumhuriyet 1789 Büyük Fransız Devrimi ile yaşıt. Soylular (aristokrasi) sınıfının siyasal egemenliğine son veren burjuvazinin kurduğu rejim. 1848 Devrimleri ile bütün Avrupa’ya yayıldı. Ardından dalga dalga dünyaya yayıldı. Kral, padişah, emir, imam, çar, hakan gibilerin siyasal terminolojide “mutlakiyet” diye adlandırılan iktidarlarına büyük ölçüde son verdi. Cumhuriyet yerine “meşrutiyet”i benimseyen ülkelerde krallar filan var. Ama onlar artık birer “operet kralı”ndan ibaret.
***
200 yaşını çoktan doldurmuş Cumhuriyet kavramı günümüze kadar yeni bileşenlerlezenginleşti, derinleşti. Demokrasi ve özgürlük artık çağdaş cumhuriyetlerin olmazsa olmazı yani bileşeni. Demokrasiden ve özgürlüklerden uzak “cumhuriyet”ler artık sahici cumhuriyetten sayılmıyor; “cumhuriyet”likleri bu bileşenlerden yoksun oldukları için küçümseme hatta alay konusu...
***
Bugün 93 yaşına basan Türkiye Cumhuriyeti için “genç bir
cumhuriyet” demek hiç de yanlış değil. Gençliğin getirdiği
kusurları, eksikleri var. Ancak 93 yıllık serüvenine bakıldığında
alınan yol küçümsenemez.
Hatırlayalım: Tek parti iktidarından “gizli oy açık sayım” esasına
dayanan seçim sistemine geçildi. Darbelerle kesintiye uğradı ama
varlığını yine de ve pekişerek koruyor. 1930’da başlayıp 1934’te
anayasal güvenceye kavuşan kadınlara oy hakkı ve kadının eşit haklı
yurttaşlığı Cumhuriyetin övünülesi kazanımlarından biri.
Iktidarların seçimle değişebileceği halkın bilincinde kök saldı.
Darbelere rağmen bu böyle.