Yazının başlığı yeterince açık.
Madem “Akıl akıldan üstündür”
Cumhuriyet okurlarının aklına başvuralım.
“Cumhuriyet okuru” deyince ne
anlaşılır bilmek zor. Çok farklı görüşlerden, farklı ideolojik
tercihlerden epey geniş bir yelpaze olsa gerek. Ancak bu
farklılıkların “demokrasi, özgürlük,
bağımsızlık” ortak paydasında, temelinde
buluştuğuna da kuşku duyulmasa gerek.
Eh bu temel üstünde bir “akıl imecesi”
de anlamlı, önemli olsa gerek.
Buyrun.
***
1990’lı yıllarda Türkiye’de ulusal düzeyde
dağıtılan günlük gazetelerin toplam tirajı (=net satışı)
6.500.000 (altı buçuk milyon)
idi. 2018’de 3.200.000 (üç milyon iki yüz
bin).
Bu çırılçıplak tablo çok şey anlatıyor. Son
yirmi yıl içinde Türkiye’de kâğıda basılı gazete
alanlar yarı yarıya azalmış.
Dahası: Yönelim aşağı
doğru.
Yani birkaç yıl sonra “2 milyona indi”
gibi bir cümle okuyabilirsiniz ve bu beni -sanırım sizi de-
şaşırtmayacak...
***
Yine çok anlamlı bir başka tablo.
Gezi Direnişi’ne katılanlar arasında
“Gezi’ye katılanların profili” başlıklı bir araştırmanın
sonuçlarından birinden aldım.
Gezi gençliğinin yüzde 81’i kâğıda basılı
gazete satın almıyor.
Haydi bir örnek daha.
Birkaç ay önce Türkiye’nin en saygın özel
üniversitelerinden birine “medya” konulu bir konferans
için çağrıldım. Kırk - kırk beş öğrencinin katılması beklenen
konferans salonunda 134 “kızlı erkekli” genç vardı. Her
biri üniversiteye giriş sınavında yüksek, hatta çok yüksek puanlar
almış gençlerdi. Konferansı ilgiyle izlediler; konferans sonunda
akıl dolu sorular sordular.
Bitirirken bu kez ben sordum:
- Kaç kişi her gün basılı bir gazete
alıyor parmak kaldırsın.
Dört parmak kalktı. 134’te 4...
Bir soru daha sordum:
- Her gün kaç kişi en az bir gazete
alıyor?
Dört parmağa yedi sekiz daha eklendi. Bazılar
anne ya da babalarının alıp eve getirdiği gazeteyi okuyorlarmış;
birkaçı da okulun kantininde masa üstüne bırakılmış bir
gazeteyi...
***