Çağdaş devletin olmazsa olmazı
“Kuvvetler ayrılığı” ilkesinin cenaze namazı 16 Nisan
referandumunda kılındı. Resmi açıklamaya göre mezara konması
2019’da olacak(mış)...
Ama bana kalırsa cenaze 2014 Haziran’ında
gömüldü; cenaze namazı gecikmeli olarak bu yılın 16 Nisan’ında
kılındı. 2019’da işin formalitesi tamamlanacak o kadar.
Haksız mıyım?
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı
seçildiği andan itibaren kuvvetler ayrılığı ilkesinin çöpe
atılacağını hem demeçleriyle ilan etti, hem uygulamalarıyla
gösterdi.
Kuvvetler ayrılığı, devletin üç temel
bileşeninin, yasama (Meclis),
yürütme (hükümet) ve
yargı erklerinin birbirlerinden bağımsız,
birbirlerini denetleyen kurumlar olmaları demek.
Burada özellikle yargı
erki kilit bir işlev ve görev taşıyor. Yasama
organının çıkardığı yasaların anayasaya uygun olup olmadığını
yüksek yargı (Anayasa Mahkemesi) denetliyor. Hükümetlerin ve
onların emrindeki bürokrasinin yapıp ettiklerinin yasalara ve
anayasaya uygun olup olmadığını da yüksek yargı (Yargıtay,
Danıştay, Sayıştay) denetliyor.
Hukuk devletinde bu olmazsa olmaz bir ilke.
Yönetim biçiminin parlamenter demokrasi ya da başkanlık sistemi
olması fark etmiyor. Yargı denetiminden uzak bir yasama ve yürütme
erki keyfiliğe, otoriterliğe, hukuksuzluğa hatta diktatörlüğe yol
açar.