Hafta sonu.
Tamam, pek çoğunuz için hafta sonu, tatil, dinlenme, çoluk çocukla
gün geçirme...
Ama bizim için değil. Bütün işgünleri gibi bir işgünü. Üstelik
epey sıkışık bir gün. Dahası havada kar var. Dağıtımda aksama
olasılığı yüzünden yazıyı akşam saatlerine sarkıtamazsınız. Yani
yazıp, bitirip bir an önce Yazıişleri’ne yollamak gerek.
Zaten “Pazar günleri için biraz hafif, biraz uçuk,
mümkünse neşeli yazılaryazılmalı” diyen meslek âdetini unutalı
çok olmuş.
Ve siz bir hafta sonuna “Kayseri’de bombalı araç
saldırısı. 13 yurttaş canını yitirdi, 48’i de
yaralı” haberi ile başlıyorsunuz. Üstelik haberin sonunda bir
uyarı da var: Şimdilik. Yani ölü sayısı artabilir; ölümle
dirim arasındaki yaralılardan bazıları “ölüm” tarafına
düşebilir.
“Kim yapmış. Üstlenen örgüt belli mi” soruları sizi
öfkelendiriyor. Soranları “Çok mu önemli. Ne
fark eder” diye azarlıyorsunuz.
Oysa daha Dolmabahçe Stadı’nın bitişiğindeki kalleş saldırı üstüne
yazılıp çizilenlerin mürekkebi kurumadı.
Ve cuma gecesi kar tipisiyle uyuyan İstanbul, güneşin gülümsediği
bir sabaha uyandı.
Kanmayın. Eskiler tipinin ardından açan güneş için “Kar
topluyor” derler.
Doğru.
Havada kar kokusu var.
Hafta sonu.
Türkiye, Erciyes’in eteklerinden gelen haberle uyandı.
Havada kan kokusu var.
Siyasal literatürde güvercin barışı
simgeler. Şahin savaşı...
Şahin alıcı kuştur. Can alıcı...
Havada kar, ülkede kan kokusu var.
Ülkede güvercinler hapiste.
Gün, şahinlerin günü...
***
15 Temmuz için “Allah’ın lütfu” dediler.
Şimdi de “terör örgütlerinin lütfu” deseler
yeridir.