Yeni yasama yılının açılışında -âdet olduğu
üzere- Cumhurbaşkanı konuştu. Uzun konuştu. Pek çok konuda AKP
Reisi’nin yüksek fikirlerini dinledik. Kimileri yeniydi, kimileri
bayat. Ancak “başkanlık
sistemi” denen ve kâğıt üstünde 2019’da
geçileceği söylenen, ancak şu anda zaten fiilen başlamış olan
sistemde Cumhurbaşkanı’nın söyledikleri devletin resmi politikaları
olarak anlaşılabilir. Muhalefet, Meclis’te bunları eleştirecektir,
karşı çıkacaktır ama bu -artık- sonucu
değiştirmeyecek.
Şimdi Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından
cımbızladığım şu cümleyi bir kez daha
okuyalım:
“Aslına bakarsanız, bizim Avrupa
Birliği üyeliğine ihtiyacımız da
kalmamıştır.”
Bunun bu kadar açık seçik ilanı
yanılmıyorsam yeni bir
politik tercih. Dahası bu çok
önemli bir
tercih.
Türkiye’nin ihracat ve ithalatının yarısından
fazlasının AB ülkelerine yapıldığı gerçeğini bilmeyen duymayan
kalmadı. Bunu AKP Reisi’nin de bilmiyor olması mümkün değil. Demek
ki o AB üyeliği defterini kapatmakla
bu ticari
ilişkinin sonlanmayacağı, bugün
olduğu gibi süreceği kanısında.
Bu mümkün mü?
Bence mümkün.
AB ülkeleri, hele AB’nin Almanya, Fransa,
Hollanda gibi lokomotif ülkeleri böyle bir formüle hiç uzak
değiller. Hatta “Türkiye başağrısı”ndan
kurtulma fırsatı olarak değerlendirip bu formülü bizzat
kendilerinin üstü örtük de olsa önerdikleri bilinen bir sır.
Özellikle Almanya’da iktidarda olan ve seçim sonucuna göre
iktidarda kalacak olan Hıristiyan Demokrat Parti’de (CDU) bu eğilim
belirgin.
“Türkiye
başağrısı” derken AB ülkeleri açısından
sorun demokrasiden uzaklaşan ve uzaklaşması gitgide hızlanan bir
Türkiye değil. AB üyeliği elde etmiş ya da çok yaklaşmış bir
Türkiye’den vize, serbest dolaşım hakkı, Avrupa’da serbest piyasa
ekonomisine rağmen hâlâ varlığını sürdüren kamu destekli sağlık
sigortası, sosyal yardım, işsizlik yardımı gibi olanaklara
Türkiye’den kitlesel bir akın olacağı kaygısı AB ülkelerinde
egemen. Üyelik defteri kapanırsa bu başağrısından kurtulacaklar. O
yüzden de Türkiye, AB üyeliğinden vazgeçti diye yas
tutmayacaklardır.
Tırmık’ta birkaç kez yazıldı.
Yineleyeceğim:
Avrupa Birliği’nin ekonomik anayasası
olan Maastricht
kriterleri ile AB üyeliği defteri
kapanmış, ancak Avrupa ile ticari ilişkileri aksamadan süren bir
Türkiye formülü çelişmez; hatta
desteklenir.