Akın Atalay ve Murat
Sabuncu 400 gündür mü demir parmaklıkların
ardında?
Ahmet (Şık) 339.
Emre (İper) de 242. gününü mü
doldurdu Silivri’nin mapus damında?
Boşverin.
Çetele tutmuyoruz.
Kimimiz “içeri”de, kimimiz “dışarı”dayız ve biz
direnenleriz...
Çoğu teslim alınmış, kimi gönüllü teslim olmuş medyanın kararttığı
gerçeği, kapalı kapılar ardında dönen dolapları halkımıza aktarmak,
uyuyanları dürtmek, mahmurları sarsmak, yurttaşların doğru,
eksiksiz, örtüsüz, sansürsüz haber alma hakkını savunmak için
direnenleriz.
İçerideki dört can arkadaşım ve dışarıdaki yorgun bizler,
mesleğimizi mağdur edilenlerin sesi olmak, zalime karşı durmak,
zulme boyun eğmemek, hukuku, demokrasiyi, özgürlükleri savunmak,
gerçekleri ve doğruları gün ışığına çıkarmak olarak
tanımlıyoruz.
İçerideysek işte tam da bu yüzden içeride olduğumuzu biliyoruz.
Dışarıdaysak işte tam da bu yüzden bir gün içeride olabileceğimizi
biliyoruz.
Bu ülkenin en iyi evlatlarını, mesela adalet ve demokrasiye vurgun
Osman Kavala’yı, mesela cin zekâsını yiğitlik ve
dürüstlükle harmanlamış Selahattin
Demirtaş’ı, 12 Eylül’ün Diyarbakır zindanında bile
boyun eğmemiş Gültan Kışanak’ı, sadece gazetecilik
yapan, başka da bir iş yapmayı zaten bilmeyen
Deniz Yücel’i saçma, hatta saçma
bile olamayan gerekçelerle tutuklayıp hapsedenlere “zılcan dikeni”
gibi batmak, bizim yurttaşlık ve meslek ödevimiz. Bu uğurda kâh
içeride oluruz, kâh dışarıda ve ister...