Son
zamanlarda bütün dünya ülkelerinin herhâlde en önemli gündem
maddelerinden biri de 3. Dünya Savaşı senaryolarına karşı
hazırlıklı olma durumu... Kaynayan Orta Doğu, kaynayan Avrupa
Birliği, kaynayan ABD, kaynayan Uzak Doğu, kaynayan Afrika, kabına
sığmayan Asya’nın en büyük gücü Çin, bunun en önemli gerekçeleri ve
göstergeleri...
Türkiye’ye gelince biz zaten 3. Dünya Savaşının
bilfiil içindeyiz ve savaş 7 cephede; en sıcak, en çetin hâliyle
devam ediyor… Geçmişte savaş cephede silahlarla yapılırken bugün;
hem cephede, hem teknolojik, hem ekonomik, hem de siyasi
silah yöntemleriyle yapılıyor... Yani Türkiye bütün bu savaş
yöntemlerinin ve silahların saldırısı altında...
Bir
tarafta Suriye ve Irak’la cephe savaşlarımız sürerken, diğer
tarafta insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar büyük ve çok yönlü
terör saldırıları ile mücadele ediyoruz... Öte yanda uluslararası
örgütlerin ve kuruluşların ekonomik silahlarının hedefindeyiz ve
dört bir taraftan saldırı altındayız. Daha da kötüsü çağın en
tehlikeli ve en çok zarar vereni ise siber saldırılar... (Bu arada,
dünyada en çok siber saldırıya uğrayan ülkeler arasında ilk
sıradayız.)
Bunları düşündüğümüzde ülkemiz fiili olarak
3. Dünya Savaşının içinde ve yeni bir istiklal mücadelesi
veriyoruz...
Nitekim bunu gören ve fark eden Sayın
Cumhurbaşkanımız en yüksek sesle “Millî
Seferberlik ilan ediyorum” demişti... Ve demeye de
devam ediyor...
Ancak üzülerek söylüyorum; bunu sadece bir siyasi
malzeme ya da söylem olarak görenler, işin ciddiyetini ve
vahametini göremiyorlar… Ülkemizin nasıl büyük bir tehdit ve
tehlike altında olduğunun farkında bile değiller... Bu kesimlerin
Erdoğan düşmanlıkları her şeyin önüne geçmiş bu durum, hem
gözlerini hem de vicdanlarını köreltmiş...
Elbette destek olan siyasi liderler de yok
değil... Bu tehlikenin ve ülkemizin içinde bulunduğu durumu en iyi
görenlerden birisi de Sn. Devlet
Bahçeli’dir. Milliyetçi hassasiyetleri ve
vatanperverliklerinin yüksek oluşu her türlü siyasi kaygılarını
unutturup “Söz konusu vatansa, gerisi
teferruattır” sözünün gereğini en samimi bir şekilde
yerine getiriyor ve getirmeye de devam ediyor... Nitekim bu tutumu
herkes tarafından takdirle karşılanıyor… Yeri gelmişken bunu da
belirtmek istedim...
Başkanlık konusunu konuştuğumuzda gerek medyadan
gerekse başka çevrelerden şu tür yorumlar
geliyor: “Mademki ülkemiz bu kadar tehdit ve
tehlike altında, şimdi başkanlık sistemi ya da anayasa
değişikliğinin sırası mıydı? Bu süreçte gerekli
miydi?” Evet, kesinlikle tam zamanı ve tam da şimdi
gerekli...
Neden mi? Türkiye yıllardır içeriden ve dışarıdan
kuşatılmış durumda... Bunu hepimiz biliyoruz... Bütün dış güçler
Türkiye’yi âdeta tarihten silmek ve Anadolu topraklarını parça
parça etmek için var güçleriyle uğraşıyor... İçeride bunların en
büyük destekçileri FETÖ, PKK ve uzantıları her türlü ihanet
içerisinde, ülkemizin içinde yabancı istihbarat servisleri
cirit atıyor. (Dünyada en çok ajan bulunan ülkeler sıralamasında
Türkiye 1. Sırada.) Bütün bunlarla mücadele eden Sn.
Cumhurbaşkanımızın bu süreçte nasıl yalnız bırakıldığını, ülkenin
kurum ve kuruluşlarının bu süreçte nasıl direnç gösterdiğini de
herkes çok iyi biliyor... İşte tüm bu sebeplerden dolayı, devletin
tüm yönetime hâkim olması ve yönetebilmesi gerekiyor… Bunun için de
tam yetkili olan bir başkanlık sistemine ihtiyaç
var...
Hepimiz biliyoruz ki yıllardır ülkenin Başbakanı
ve Cumhurbaşkanı kurumlarla mücadele etmek zorunda kaldı. Ordu her
zaman direnç gösterdi. Yargı direnç gösterdi, YÖK direnç gösterdi,
MİT, Emniyet, İstihbarat direnç gösterdi, bürokrasi direnç
gösterdi. Hükûmetin yılları hep bunlarla uğraşmakla
geçti.
Artık ülkemizin kaybedecek ne vakti var ne de
lüksü. Başkanlık sisteminde başkan kendi kadrosuyla gelecek kendi
kadrosuyla gidecek... Böylelikle de olumlu olumsuz tüm
sorumlulukların sahibi olacak... Cumhurbaşkanımızın dediği
gibi: “İnsanlar geçici, devletler milletler
kalıcıdır…”
Başkanlık sisteminde iki dönem var... Yani Sayın
Erdoğan en fazla iki dönem başkan olacak... Bu da on sene demek
oluyor... Milletler devletler ise yüzlerce yıl yaşayacak… Gelecek
nesiller eminim ki bu sürece katkı verenlere dua
edecek...
Millet olarak bütün bu savaşların ve saldırıların
üstesinden inşallah geleceğiz ve Allah’ın izniyle de başkanlık
sistemine geçeceğiz... Allah yardımcımız olsun...