Son günlerde, ikide bir “Suriye’nin toprak bütünlüğü”
tekerlemesiyle karşılaşmaya alıştık. “Barış Pınarı Harekâtı”
açıklanırken de, “Suriye’nin toprak bütünlüğü”ne atıfta bulunuldu.
Bundan sonra da sık sık işiteceğiz Suriye’nin toprak bütünlüğü
laflarını. Tüm saptırılmış biçimde kullanılan deyişler gibi de
herkesin meşrebine, maksadına uygun olarak dile getirdiği bu
sözleri, Türk kamuoyu da aynı havada ve aynı aldırmazlıkla
kullanılıyor.
Oysa, konu bizim için de çok önemli. Çünkü Suriye’nin toprak
bütünlüğünü, Türkiye’nin toprak bütünlüğünden soyutlanmış olarak
düşünemeyiz.
Onun için Barış Pınarı Harekâtı’nın başladığı şu sıralarda, konunun
özünü anlamak açısından yaşamsal olan bu kavramı biraz açsak iyi
olacak.
Herhangi bir ülke için olduğu gibi, Suriye için de toprak bütünlüğü
o devletin egemenliğinin tüm sınırları içinde herhangi bir yabancı
müdahale olmaksızın, tam olarak, özgürce kullanılması demektir.
*** Suriye sorununun Suriye’nin
toprak bütünlüğüne saygılı biçimde çözülmesi demek, Suriye’de
devletin egemenliğinin, Suriye halkının ve devletinin, herhangi bir
yabancı müdahale olmaksızın serbestçe kullanılabileceği bir
formülün uygulanması demektir.
Eğer Suriye sorununda, Şam’daki merkezi otoritenin, Suriye halkının
da isteği doğrultusunda, egemenliği kimsenin müdahalesi olmaksızın
icra etmesi sağlanamazsa, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı
gösterilmiş olmaz. Yani Suriye’nin bir bölümünde, Suriye merkezi
otoritesinin Suriye halkının iradesine uygun olarak yürütülen
egemenliğine, herhangi bir iç veya dış güç ortak olursa, Suriye’nin
toprak bütünlüğüne saygıdan söz etmek mümkün değildir.
Şimdi ABD, Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana oldu...