-Abi adam kararlı, Türkiye’yi savaşa sokacak vallahi!
Cumhurbaşkanı’nın, korumalarının ev sahibi ülkenin milletvekilini
döverek, burnunu kırdıkları gezisinden dönerken uçağında
gazetecilere söyledikleri, kendisinin ülkeyi savaşa sokacağı
kuşkusunu duyanların artmasına neden oldu. Korkuya yol açan Tayyip
Bey’in, “Iraktaki hatayı Suriye’de yapmam” sözüdür.
Hatırlayalım Irak’taki hatanın ne olduğunu:
2003 1 Martı’nda ABD güçlerinin Irak’a müdahalesinde, Türk
topraklarından geçmesiyle ilgili tezkere, daha önce bu yönde
güvence verilmiş olmasına karşın, gerekli nitelikli çoğunluğa
ulaşılamadığı için reddedilmiş ve bu suretle Türkiye Irak
konusundaki görüşmelerde masada yer alamamış, devre dışı
kalmıştı.
O sırada, TBMM’de olmayan Erdoğan, tezkerenin geçmesinden yanaydı.
Dönemin Başbakanı Abdullah Gül ile Meclis Başkanı Bülent Arınç -ki
günümüzün bayrak açmaya hazırlanan parti içi muhalifleridirlerbu
iznin verilmesine karşıydılar ve tezkerenin reddinde de etkili
olmuşlardı.
1 Mart tezkeresi çok tartışıldı, yanında olanların da, karşısında
yer alanların da, haklı ve haksız yanları az değil. Bugün eski
tartışmaya tekrar girmeden belirtelim ki, Tayyip Bey 1 Mart
tezkeresi ile Irak’ta düşülen duruma bugün Suriye’de zaten düşmüş
durumdadır.
***
Diyelim ki, 1 Mart tezkeresinin reddi Türkiye’nin Irak ile
ilgili gelişmelerde devre dışı kalmasına neden olmuştur.
Peki, bugün Suriye konusunda Türkiye’nin durumu nedir?
Bugün Türkiye geçmişte Irak’ta olduğu gibi, Suriye’de de devre
dışıdır.
Türkiye’nin Suriye politikası çökmüş durumdadır.
Hürriyet’in genç ve yetkin Washington muhabiri Tolga Tanış, 7 Şubat
tarihli yazısında çöküşün üç ayağını şöyle açıklıyor:
1- Rojava siyasetinin destek bulması, 2- Esad muhaliflerinin
bozguna uğraması, 3- Türkiye’nin ABD’nin kaldıraç gücünü
kaybetmesi.
Bütün bu etkenlerin bir araya gelmesiyle Marie Jego’nun 6 Şubat
tarihli Le Monde’daki yazısında da belirttiği gibi, Türkiye Suriye
konusunda, burnunun dibinde olan biteni seyretmekle yetinmek
durumuna düşmüştür.
***
Bu duruma yol açan, saplantılı dış politikasıyla bizzat Tayyip
Erdoğan’dır
Ortadoğu’ya İhvancı bakış açısıyla yaklaşma saplantısından
kurtulamayan Tayyip Bey, Suriye’de illa Esad’ı gönderme tutkusunun
esiri olmuş, bu yüzden IŞİD’le geçirgenliği yüksek şeriatçı
muhalifleri sonuna dek desteklerken güç dengelerindeki değişimi iyi
izleyememiş, cihatçı gruplara yakınlığı ve başlangıçtaki gevşek
tavrı yüzünden (unutmayalım ki, İncirlik’in IŞİD’e karşı
kullanılmasına bile bir süre ayak diremiştir) müttefiklerinin,
samimiyetinden çok ciddi kuşkular duymalarına neden olmuştur.
Nitekim, ABD’nin eski Ankara büyükelçilerinden Robert Pearson, 6
Ocak 2016’da “Meaddle East”te “IŞİD’i bozguna uğratmak Türkiye’nin
önceliği değil” diyordu.
Bütün bunlar PYD ile ABD’nin yalnız askeri alanda kalmayıp politik
sahayı da içeren yakınlıklarının nedenlerini de açıklıyor.