Çevremizde olan biteni, sürekli içimizi rahatlatacak, kendimizi
kandıracak biçimde yorumlarsak, hayat bize hoş olmayan sürprizler
sunar hep.
Son kriz sırasında olanları, iki şekilde okumak mümkün.
Birincisi Reis’in kendi öz düşüncelerini yaşama geçirdikçe,
umarsızlığının gittikçe daha göze çarpar biçimde ortaya çıkmış
olduğu sonucuna götürür bizi.
Gerçekten de Tayyip Bey’in faiz takıntısı, halka dolarlarını TL’ye
çevirme çağrısı, günümüzün sorunlarına, geçmişin hükmü kalmamış
reçeteleri ile umar arama çaresizliğinin kanıtlarıdır.
Esnaf ekonomik düzeninin, o zaman ve zemin için geçerli ve yararlı
olan, geçmişin avuntusuna sığınarak yaşamanın aldatıcı rahatlığına
teslim olmuş geniş toplulukların kulağına hoş gelen çözümlerine
saplanıp kalarak, ilerisine geçememek, Reis’in en büyük
zaafıdır.
Bu gerçeği bir kez kabul ettikten sonra, yurdun dört bir yanında,
esnafın Reis’in önerisine dört elle sarılıp, büyük çapta dolarını
TL’ye çevir kampanyasına katılması olayını izlerken de yalnızca
bundan bir şey çıkmaz okumasına saplanıp kalmak da yanlış
olacaktır.
***
Fransız halkının birliğini yeni sağlamış Almanya karşısındaki
ağır 1870 yenilgisinin ardından, galiplerin dayattığı çok ağır
tazminatı varını yoğunu feda ederek, herkesi şaşırtacak kadar kısa
sürede ödemesindeki özverinin “Belle Epoque” diye
adlandırılan, parlak dönemi yaratmış olması örneğinin de gösterdiği
gibi, halkın birleşip bütünleşmesinin bunalımların aşılmasında,
krizin fırsata dönüştürülmesinde büyük katkısı vardır.
Geniş bir kesimin katıldığı dolarını bozdur kampanyasının, umar
içermese dahi Reis’in, halkı peşinden sürükleme gücünün kanıtı
olduğunu kimse yadsıyamaz.