Darbe girişiminin üstünden bir buçuk aydan fazla geçti. Birçok
şeyin açığa çıkmasına karşın, birçok şey de aydınlığa
kavuşturulamadı. Bütün açıklananlara rağmen, devletin her kurumuna
sızanların, devlet içinde karar mekanizmasının direksiyonunda
bulunanlardan kimlerin desteğini aldıkları, işbirliğini
sağladıkları tam olarak belli olmadı; olacağı da yok gibi
görünüyor. Hakeza darbe gecesinin birçok ayrıntısı öğrenildiği
halde, devletin bütün kurumlarına sızmada bu kadar başarılı
olanların, böylesine naif bir planlama ile hareket etmeleri ve son
darbede böylesine başarısız olmalarındaki esrar bir türlü
aydınlanmadı.
Bütün bu nedenlerden dolayı da 15 Temmuz’da gerçekten bir darbe
teşebbüsü olup olmadığı hâlâ tartışılıyor, hâlâ kimileri, bunun
dikta girişimlerine bahane olması için tasarlanmış bir düzen
olduğuna inanmayı sürdürüyor.
Oysa bu soru artık anlamını yitirmiştir.
Şimdi sorulacak olan Romalılardan beri sorulmakta olan şu evrensel
sorudur:
- “Cui bono?” (Kime yarar?)
Darbe girişimi düzmece olmayıp, gerçek olsa bile sonuç
değişmiyor.
Çünkü eğer düzmece olsaydı, kime yarayacak idiyse, gerçek olduğunda
da aynı kişilere veya kişiye yaramıştır.
***
15 Temmuz olayının demokrasiyi rafa kaldırmak, devlet
kadrolarını kendi adamlarıyla doldurmak, kuvvetler ayrılığı
ilkesini başını uzun süre doğrultamayacak biçimde ezmek, hukukun
temel ilkelerini ayaklar altına almak isteyenlerin ve/veya
isteyenin işine yaradığı artık ayan beyan belli olmuştur.
Darbe girişiminin anahtarını arayacağımız yer artık
burasıdır.
Darbe girişiminden bu yana geçen 57 gün içinde, başta TSK, yargı ve
Milli Eğitim olmak üzere devletin bütün kurumlarından on binlerce
kişi, yargı yolu kapalı olmak üzere, işinden atılmış, binlerce kişi
Fethullahçı oldukları savıyla içeri tıkılmıştır.
Yargı içinde, o mollaların kadıları, makamlarından atılmış, o
mollanın kadılarının yerine bu mollanın kadıları
oturtulmuştur.