CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
sağduyulu “Meclis’teki enkazı kaldırın!” çağrısına
katılmamak mümkün mü?
Bilindiği gibi, 15 Temmuz gecesi TBMM de darbecilerin saldırısına
uğramış, bombalar binanın bir bölümünü enkaz haline
getirmişti.
Meclis’te iktidarı ellerinde tutanlar, Türkiye’nin gerçek ve tek
iktidar odağının kararına uyarak, o gece Meclis’e yapılan
saldırının anısını canlı tutmak için enkazı kaldırmayıp olduğu gibi
koruma kararı almışlardı.
Doğrusu enkazın oluşturduğu görüntü gibi, esasında Meclis’in
itibarını yüceltmeye yönelik olduğunu sandığım yöntemin de pek hoş
olmadığını söylemek isterim.
Meclis’in, iktidar ve muhalefete mensup üyelerinin konuşmaları ve
tavırlarıyla, o gece darbeciler karşısında geri adım atmayan
kurumlar arasında yer aldığı, kamuoyunca gayet iyi
bilinmektedir.
Meclis’in bizzat kendisi, o gece saygınlığını gereğince korumuş,
demokrasi içindeki seçkin yerinin gerektirdiği itibarına yeterince
sahip çıkmıştı, bunun daha fazla altını çizmek için, yasamanın
binasının bağrındaki enkazı muhafaza ederek ikide bir herkesin
gözüne sokmanın âlemi yok.
***
Bir meclisin itibarını hiç kimse onun kendisinden daha fazla
koruyamaz ve de zedeleyemez.
15 Temmuz gecesi, TBMM kendi saygınlığını koruma eylemini yiğitçe
yerine getirmiştir ve belleklere kazınmış olan bu gerçek
kimse tarafından silinemez.
Olayın bu yönünü böylece vurguladıktan sonra, “Keşke, diyoruz,
her şey orada kalsada daha sonra yaşananlar olmasaydı.”
Anımsayalım Meclis’in darbeciler karşısında yiğitçe direndiği 15
Temmuz’u takip eden günlerde ne olduğunu.
Hemen ertesi günü, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu’nun da görüşünü aldıktan
sonra olağanüstü hal ilan etti.
Ardından da vatandaşın hak ve özgürlüklerine kimi kısıtlamalar
getirmenin yanı sıra, kanun hükmünde kararnamelerle yasama
yetkisinin Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na
geçmesi ve böylelikle OHAL süresince yasamanın devre dışı
bırakılması kararı TBMM tarafından onaylandı.
Bütün bunları görenler de toplumu bir uçurumun eşiğine getiren
devlet kadrolarına FETÖ sızmasının iktidarın aymazlığından değil
de, yasamanın yeteri uyanıklık ve ivedilikle çalışamamasının yol
açtığını sanacaklar.