Numan Kurtulmuş’un, “hangi
yanlışları, neden yaptıklarını açıklamadan” baştan beri
Suriye politikasının büyük yanlışlarla dolu olduğunu düşündüğünü
vurgulayan sözlerinin bir anlamı olmadığını
söyleyen Ceyda Karan haklıdır.
Aynı şekilde, son yıllardaki girişimleri yalnızca Suriye’nin
birliği ve toprak bütünlüğüne değil, ama aynı zamanda Türkiye
Cumhuriyeti’nin birliği ve toprak bütünlüğüne de yönelik olduğu
artık iyice belirginleşmiş olan, radikal İslamcı ve de etnik
kökenli terör örgütleri karşısındaki tutumunu netleştirmediği
sürece, Ankara’nın Moskova ile birlikte Suriye’deki ateşkesin
güvencelerinden biri olması da Ankara-Moskova ekseninin başarılı
işbirliği sonucunda oluşan yeni durumun Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi’nden geçirilmiş olmasının da tek başına bir önemi
olmadığını söyleyenler de haklıdırlar.
Türkiye-Suriye konusunda olduğu kadar, tüm Ortadoğu’ yu kapsayan
politikasında da tepeden tırnağa yeniden bir düzenleme yapmadığı,
eski kahredici yanlışlıklarını düzeltmediği sürece Astana
görüşmelerinden de Suriye’nin ve dolayısıyla kendi çıkarları
doğrultusunda bir sonuç çıkmasını sağlayamayacaktır.
***
Oysa olayların bugün vardığı noktada, Suriye’deki gelişmeler
yalnız Şam için değil, Ankara için de bir hayat memat meselesi
haline gelmiştir.
Ne var ki, Ankara’daki iktidar uzun bir süre, Lozan ile tescil
edilmiş, Türkiye’nin birliği ve toprak bütünlüğü güvencesinin artık
kendi sınırları dışında, Halep’ten, Şam’dan, Bağdat’tan geçtiği
gerçeğini de tıpkı Lozan’ın anlam ve önemini olduğu gibi
kavrayamadığını birbirini izleyen davranışlarıyla tekrar tekrar
gözler önüne sermişti.