Sübyancı tecavüzcülerin önündeki engelleri kaldırmayı amaçlayan
AKP önerisinin sonunda geri çekildiğini Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ “artık bu konu
kapanmıştır”diye açıkladı.
Önergenin geri çekilmesinin halkın sübyancı tecavüzcülere karşı
direnmesinin zaferi olduğunu söylemek bilmem ki ne derece doğrudur?
Çünkü AKP büyük toplumsal tepki karşısında, tavrında ısrarcı
olacağını gösterir şekilde davranıyordu. Nitekim, AKP Grup
başkanvekili Mustafa Elitaş partisinin
grup başkanvekilleri toplantısının ardından yaptığı açıklamada
şunları söylemiştir: Muhalefetin önerisi varsa getirsinler, aksi
halde biz getirdiğimiz önergenin doğru olduğu kanaatindeyiz, yarın
son oylamasını yaptıktan sonra kanunlaşmasını sağlamış
olacağız.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aksi yönde
görüş gelince, tavır değişmiş ve önerge çekilmiştir.
Böylelikle AKP yalnız bu konuda değil, her konudaki genel tavrını
ortaya koymuştur:
Halkın sesi vızıltı, ama Reis’in sesi Hakk’ın sesi.
Konu bir süre sonra yine ustaca taktiklerle, daha iyi makyajlanmış
olarak, gündeme gelebilir. Çünkü bu girişimle korunmak istenen
sübyancı tecavüzcüler varlıklarını sürdürmektedirler.
Sübyancı tecavüzcülük bu işin fıtratında mı var acaba?
***
Sübyancı tecavüzcülere arka çıkan, önergeyi verenler ile
destekleyenler, burada tecavüzün söz konusu olmadığını ileri
sürmekte, savlarını küçüğün bu konuda rızası olmasına
dayandırmaktadırlar.
Hukuktan bir nebzecik bile nasibini almış olanlar “küçüğün
rızası”nın olamayacağını hemen anlarlar.
Küçük temyiz kudretine sahip değildir ki, rızası bir anlam ifade
etsin.
Bu durumda, örneğin 14 yaşındaki bir kız çocuğunun bir yetişkin
tarafından cinsel tacize uğramasının, kızın rızası olduğu
gerekçesiyle tecavüz olmaktan çıkması mümkün değildir.
14 yaşında bir çocuğun rızası yoktur, olamaz, olmayan bir şeye
dayanarak da tecavüz mazur gösterilemez.