Şimdiye dek, siyasetin gündemini belirleyen, işine geldiği gibi
algı oluşturan partisinin kurmay takımı ve danışman kadrosunun da
katkısıyla hep Tayyip Bey’di.
O gündemi belirliyor, o algıyı oluşturuyor, muhalefet de peşi sıra
gidiyordu.
Artık durum değişmiştir. AKP - MHP elbirliği ve YSK desteği ile İYİ
Parti’yi sandık dışı bırakma manevrası, çok yerinde demokratik
dayanışma hareketiyle ön alan CHP’nin 15 milletvekilini ödünç
vermesiyle işler ters tepmiş, 24 Haziran seçimleri arifesinde
inisiyatif muhalefetin eline geçmiştir.
24 Haziran’da iki seçim yapılacaktır.
Bunlardan birincisi olan iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk
turuna muhalefetin çatı adayı şıkkını bir yana bırakarak, herkesin
kendi adayı ile girmesi, işbirliğinin ikinci turda yaşama
geçirilmesi kararı verilmiştir.
Doğru olan da budur.
Bu durum, güç birliğini ortadan kaldırmıyor, tersine olması gereken
zamana kaydırıyor.
*** Yine de partiler, özellikle de
CHP ikinci turda, potansiyel seçmeni dışında kalan kesimlerin de
desteğini sağlamanın gereğini yerine getirmek için cumhurbaşkanı
adayını saptarken kimi ölçütlere uymak zorundadırlar.
Kemal Kılıçdaroğlu, ana muhalefet lideri olarak,
24 Haziran ve ertesinde kendisine düşecek, çok kritik eşgüdüm
görevinin gereğini layıkıyla yerine getirmek için, aday olmamayı
yeğlerken bu noktayı da göz önünde bulundurmuş görünüyor. AKP’nin
Türkiye’de çoğunluk olan sağ seçmen nezdinde uzun yıllar ısrarla
çalışarak oluşturduğu CHP alerjisinin ikinci turda etkili
olabileceği düşünülünce, CHP etiketiyle çok özdeşleşen bir aday
yerine, partinin ilkelerini benimsemiş, Cumhuriyetin temel
değerlerine...