Irkçılık ile ilgili şu fıkrayı her hatırlayışımda, acı acı
gülümserim: Nazi döneminde Berlin’in göbeğinde, bir zenci sinagoga
giriyormuş, yoldan geçmekte olan iyi yürekli bir Alman, adamın
koluna yapışıp vazgeçirmeye çalışmış:
-Dur yahu! Ne yapıyorsun? Zenci olduğun yetmiyor mu?
Şu kadere bak! Nazi Almanyası’nda, hem zenci hem Yahudi biri ne
büyük trajedi!
Öyküdeki, hem zenci hem Yahudi var, hem de bir değil 135 bin kişi,
yaşadıkları yer de Almanya değil, çoğunlukla Yahudi devleti
İsrail.
Etiyopyalı zenci Yahudiler olan bu insanlara Falaşalar
diyorlar.
Ve bu Falaşalar yüzünden geçen hafta boyunca, İsrail sokakları
polislerle göstericilerin çatışmalarına sahne oldu.
Olayın patlak vermesinin nedeni Falaşa bir İsrail askerinin
polisler tarafından vahşice dövülmesinin görüntülenmesiydi.
İsrail’e göçün durakladığı 1984 ve 1991 yıllarında, Musa ve
Süleyman operasyonlarıyla, Etiyopya’dan Yahudi ülkesine yoğun
şekilde göç ettirilen Falaşaların Yahudi olduklarını,1862 yılında,
Sorbonne Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Joseph Halevi
saptamış.
Ama buna karşılık, kimi İsrailliler, Falaşaları saf kan Yahudi
kabul etmiyorlar ve onları Yahudi sayan kararın dini değil, siyasi
olduğunu ileri sürüyorlar.