Tayyip Erdoğan’ın büyük zaferiyle biten
seçimlerden sonra CHP Genel BaşkanıKemal
Kılıçdaroğlu AB’yi suçlamış.
Suçlama nedeni, AB’nin İlerleme Raporu’nu (aslında içeriğine
bakınca gerileme raporu denmesi daha doğru olacak ya!) seçim
sonuçlanana kadar yayımlanmaması.
Böylelikle AB, hemen seçim öncesi AKP iktidarının insan hakları ve
basın özgürlüğü konularındaki ihlallerini dile getirmekten kaçınmış
oluyor. Kılıçdaroğlu da bu davranışın “Avrupa’nın etik değerleriyle
bağdaşmadığını” ileri sürüyor.
CHP Genel Başkanı daha da ileri giderek, bugünkü durumda AB’nin
2010 yılında hükümete verdiği desteğin de rolü olduğunu da
söylüyor.
Kılıçdaroğlu’nun özellikle, Türkiye’de yargı
bağımsızlığını Kenan Evren rejiminden
daha geri bir noktaya sürükleyen 12 Eylül 2010 referandumuyla
ilgili değerlendirmesinde haksız olduğunu söylemek mümkün
değil.
Gerçekten de, askeri vesayetten kurtulmak sloganıyla kotarılmış
olan 12 Eylül 2010 referandumundaki tezgâh o kadar açık seçikti ki,
fark edilmemesi ancak ahmaklık ile mümkündü.
Eh AB de ahmak olmadığına göre, burada bir bilgi veya değerlendirme
hatasından çok ikiyüzlülükten söz etmek daha doğru olabilir.
Ayrıca Orhan Erinç dünkü “ABİkiyüzlülüğü
Hiç bırakmadı ki...” başlıklı yazısında 29 Ekim 2004 tarihli Türk
Ceza Yasası’nın macerasını da çok güzel anlatıyor, okumanızı salık
veririm.