“‘Mezhepçi yaklaşımdır bölgeyi kan ve ateş çemberi içine
hapseden’ diyorsunuz,ama bunu başlatan Türkiye
değil, Batı’dır” diyordu, dün telefonda
okurum Ergun Arsal.
- Haklısınız, ama Türkiye de olaya yansız yaklaşacağı yerde,
balıklama daldı, dedim.
Ardından da ekledim:
- Kaldı ki, mezhepçi etnik yaklaşımın Batı için içeride karşılığı
yok. Bizde ise var.
Gerçekten de Batı, geçmişte de bugün de mezhep çatışmalarını
kışkırtıcı, destekleyici bir yol izliyor. Ama Batı emperyalist
politikalarının içeriye yansımasını engellemeye de özen
gösteriyor.
Ortadoğu’da mazarrat, ABD’nin Irak’a demokrasi götürmek
vaadiyle, Saddam’ın kitlesel imha silahlarına
sahip olduğu bahanesiyle başlamıştı. Zamanla ikisinin de gerçek
olmadığı, başta yalanı yutanların bile görebileceği açıklıkla
ortaya çıktı.
ABD de AB de, bölgede mezhep ve etnisite kökenli savaştan medet
umdular. Böylelikle “böl - yönet” kuralı gereğince, bölgede kendi
meşreplerine ve çıkarlarına daha uygun yeni sınırlar
oluşturabileceklerdi.
Bu politikanın kendileri için sosyal ve politik maliyeti sıfırdı.
Nasıl olsa, mezhepsel ve etnik çatışmaların kendi ülkelerinde
yankılanması, karşılık bulması olanağı yoktu.