Bahçeşehir Üniversitesi, Anayasa Hocası Prof.
Dr. Süheyl Batum’un derslerine son verdi;
nedeni Süheyl
Hoca’nın, Barolar Birliği’nin
referandumda “hayır” kampanyasına katılması.
İktidar “hayır”dan veba gibi korktuğundan ne yapacağını,
nereye saldıracağını, neyi yasaklayacağını bilemiyor; yandaşları,
hezeyan içinde, gaf üstüne gaf yapıyor.
Böyle bir ortamda “hayır” diyenler horlanıyor,
dışlanıyor, tartaklanıyor, kamu hizmetinden atılıyor;
teröristlikle, vatan hainliğiyle suçlanıyor, ölümle tehdit
ediliyor.
Bu çabalar sonunda korku her tarafı sarıyor; kişilerin, kurumların,
velhasıl tüm toplumun hücrelerine kadar işliyor. Bu korku ortamında
iktidarın sansürüne bile gerek kalmadan, kurumlar kendileri
otosansür uyguluyorlar; gazeteci İrfan
Değirmenci Kanal D’den atılıyor, Prof. Süheyl
Batum’un bir zamanlar rektörü olduğu Bahçehir Üniversitesi
tarafından derslerine son veriliyor. Digitürk, 30 yıl
önce Pinochet iktidarı sırasında,
Şili’de yapılan, hayırların üstün çıktığı anayasa referandumu
sırasındaki kampanyanın öyküsünü anlatan Pablo
Larrain’in “No” filmini yayından
kaldırıyor.
Böyle bir korku ve baskı ortamında, yapılan referandumun milli
iradenin gerçekten tecellisini sağlayacak özgür koşullar altında
geçeceğini iddia etmek sahtekârlıktır.
Bu durumda 16 Nisan referandumu, İstiklal
Marşı “korkma...” diye başlayan bir toplumun korku ile
imtihanı olacak.
***
Süheyl Hoca’nın bu alanda ilk örnek olmayan derslerine son
verilmesi olayı, bir altın kuralı hatırlatma gereğini duymama neden
oldu:
İyi bir öğretmenin kürsüden uzaklaştırılmasıyla asıl cezalandırılan
öğrenciler olur.
Süheyl Hoca sapına kadar iyi bir öğretmendi ve tüm benzerlerinde
olduğu gibi, bu kez de cezalandırılan yine öğrenciler oldu. Ama ne
gam! Öğrencileri kim takar ki?