Cumhuriyetin kurucuları, çağdaş demokrasi ve sürdürülebilir
kalkınmayı gerçekleştirmenin önünde kimi toplumsal eksiklikler
olduğunu biliyorlar ve etapları, aydınlanma ve eğitim
seferberliğiyle aşmayı amaçlıyorlardı.
Cumhuriyetin ilk dönem başarısının temelinde, laik, üretirken
öğrenen, üretici, yaratıcı eğitim vardı.
Ulaşım ve iletişim olanaklarının o denli kısıtlı olduğu dönemlerde
Cumhuriyetin mayasının tutmasında birinci etken milli eğitim
olmuştur.
Laik eğitimin temeli ise 3 Mart 1924 Tevhidi Tedrisat Kanunu
olmuştur.
Cumhuriyetin o zaman da var olan, ama bugünkü gibi gemi azıya
alamamış olan karşıtları, Cumhuriyetin başarısının temelindeki
etkeni, tıpkı Cumhuriyetin kurucuları gibi çok doğru saptamışlar ve
modernleşme çabalarına oradan, milli eğitimden saldırarak
baltalamaya koyulmuşlardı.
Saldırılar erken başladı, dünyanın en ilginç eğitim hamlelerinden
biri olan Köy Enstitülerini kuran CHP, laik eğitime saldırının ilk
taşını atmakta beis görmemiştir.
Laik öğretime saldırı hamlesinin öncüsü Reşat Şemsettin
Sirer, DP’nin değil, CHP’nin Milli Eğitim Bakanı idi.
*** Cumhuriyet artık evvel Allah
tarihe karışmıştır, tabii laik eğitimle birlikte. Tevhidi Tedrisat
yerini, birbirleriyle rekabet halinde değil, bir hiyerarşik yapı
içinde, tek tarikatın egemenliğini amaçlayan “ikinci” mi, yoksa
“üçüncü” mü olduğu tartışma götüren yeni Cumhuriyette, yerini
Tevhidi Tarikat’a bırakmış, laik eğitimin yerine dinci eğitim ikame
olunmuştur.
Yeni fetva makamı olan Diyanet İşleri Başkanlığı ile el ele
çalışan, Milli Eğitim’in antilaik uğraşı içindeki koçbaşları Imam
hatipler olmuştur.