Bir toplumun aklı ne kadar kıtlaşırsa, onunla alay etmek de o
kadar mubahlaşır.
Eğer toplum, şu sıralarda “başkanlık” sisteminin
tartışıldığını sanıyorsa aşk olsun!
Aslında, Türk tipi başkanlık diye sunulan, “Reis
sisteminin” klasik başkanlıkla, uzaktan yakından ilgisi
yok.
Tabandan tavana, zincirleme bir baskı ve denetim mekanizması olan
modelin tabanında, devletin vatandaşla ilk temas merci olan,
yurttaşın devletle, ete kemiğe bürünmüş şekliyle, somut biçimde ilk
tanıştığı kişi olan muhtar bulunuyor.
Sistemin tabanındaki kilit kişisidir muhtar.
Başbakan Binali Yıldırım, “Biz
Türkiye’yi Ankara’dan değil, yerinden yöneteceğiz” derken
muhtarlık kurumunu kastediyordu.
Tayyip Bey sistemin tabanındaki aktarma
kayışları konumunda olan muhtarları, düzenli aralıklarla, sürekli
Beştepe Külliyesi’nde topluyor.
Aralık başında otuzuncusu yapılan, şu ana kadar otuz ikisi
gerçekleşen muhtarlar toplantıları ile şimdiye dek 4800 muhtar
ağırlandı. Türkiye’de 50 bin köy ve mahalle muhtarı bulunduğu göz
önünde tutulursa, 125. toplantıda bütün muhtarların ağırlanmaları
tamamlanmış olacak.
***
Cumhurbaşkanı muhtarlara terör ile mücadelede önemli roller
düştüğünü de söz konusu toplantılar sırasında
açıklamıştı.
Türkiye’nin demografik ve ona bağlı olarak da idari yapısının
değişmesiyle, köy muhtarlarına oranla ikincil konumda olan mahalle
muhtarlarının da önem ve işlevleri de artmaktadır.
Son olarak İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu,
bunların da ayda bir kez kaymakamlarla, bir kez de il valileri ile
doğrudan toplanacaklarını açıklamıştır.
Kaymakamlarla yapılacak toplantıda jandarma komutanı, ilçe emniyet
müdürünün yanı sıra, sivil toplum örgütleri de hazır
bulunacaklardır.
Demokrasilerde, siyasi otoriteye karşı, yurttaşın, bireyin özgürlük
alanlarını arttırmak ve güvenceye almak işlevini gören
STK’lere, “Reis sistemi”nde, otoriterden de öte, yaşamın
beşikten mezara tüm evrelerini ve alanlarını yönetim ve denetimi
altında tutmaya yönelik totaliter yapı içinde, orijinal amaçlarının
tam tersine bir misyon yüklendiği görülmektedir.
Reis sistemine yönelen pratiğin gelişme süreci içinde, Türkiye’ye
has özgün kurumlardan biri de mahalle baskısıdır.
Rejimin ideologlarından “din âlimi” Hayrettin
Karaman’ın özenle altını çizerek, önemini vurguladığı
mahalle baskısı, sivil toplum örgütü olarak sunulacak, sıkı sıkıya
iktidar partisinin denetiminde olan ve para - militer yapılarla da
organik ilişkiler sürdüren kuruluşlar ile muhtarlar tarafından el
birliğiyle totaliter rejimin temel yapı taşlarından biri olarak
kullanılacaktır.
***
Böylelikle, siyasal yaşamın dışında kalan ve otoriter rejimlerde
bile bireyin kendi tasarrufuna bırakılmış olan yaşam alanlarının da
mahalle bazında gelecekte, cismani ve ilahi iktidarı tekelinde
tutması öngörülen, siyasi erkin denetimine girmesi
planlanmaktadır.
Kuşkusuz, mekanizmanın en tepesinde bir zamanlar Latin Amerika
ülkelerinde revaçta olan “Başkan Baba” kurumuna benzer
bir başkanlık olması öngörülmektedir. Klasik başkanlık
sistemlerinin tersine iktidar partisini ve dolayısıyla yasamayı
yakından kontrol ederken, artık bağımsızlığı kalmamış yargıyı da
sıkı sıkıya denetimi altında tutan bir başkan, sistemin en üst
noktasını oluşturacaktır.
Tabii ki sistemin en üst noktası olan başkan çok
önemlidir.
Ama totaliter “Türk tipi başkanlık sistemi”nin
tabanındaki muhtarı ve işlevini tam olarak anlamadan düzenin tümünü
kavramak imkânsızdır. Çünkü “muhtar”sistemin otoriter
yapısının temelini mahalle bazında oluşturan anahtar
kişidir.
Muhtar olmadan, sistemin totaliter yapısının temelinde, mahalle
bazında bazı çatlak ve kaçaklar olması kaçınılmazdır.