Ali Sirmen Cumhuriyet Gazetesi

Basına ceberut, teröre mülayim

Terör Türkiye’ye musallat olmuş, vuruyor da vuruyor. İstanbul  Dolmabahçe’de maç sonrası, statta ve çevresinde görevli polisleri şehit ediyor, oradan geçmekte olan sivil vatandaşlardan da...

22 Aralık 2016 | 148 okunma

Terör Türkiye’ye musallat olmuş, vuruyor da vuruyor. İstanbul 
Dolmabahçe’de maç sonrası, statta ve çevresinde görevli polisleri şehit ediyor, oradan geçmekte olan sivil vatandaşlardan da ölenler oluyor. 
Bir hafta sonra Kayseri’de ortaya çıkıyor, TSK’nin en seçkin birliklerinden birinin çarşı iznine çıkmakta olan mensuplarına saldırıyor. 
Aradan iki gün geçiyor. Ankara’nın göbeğinde bir sergi açılışında, Rus Büyükelçisi, davetlilerin ve görevlilerin gözleri önünde öldürülüyor. 
Birbirini izleyen olaylar zihinlerde bir sürü soru işareti yaratıyor: 
-Dolmabahçe olayında hep birlikte, onları görünce kendini patlatan canlı bombanın üstüne koşan polislerin davranışları doğru muydu? Olay yerinde şehit düşen bu polisler, benzeri olaylarda nasıl davranacakları konusunda eğitilmişler miydi? 
-Çatışma alanında PKK’ye kök söktürdüğü için, menfur örgütün hedefinde olan Kayseri’deki seçkin birliğin topluca çarşı iznine çıktığı sırada gerekli ve yeterli koruma önlemleri alınmış mıydı? 
-Ankara’da polis olduğu anlaşılan suikastçı, Büyükelçi’yi vurduğu silahı salona nasıl sokmuştu? O sırada orada görevli olmayan kişinin cihazdan geçirilmesi gerekmez miydi? 
- Olay sırasında Büyükelçi’nin korumasız olduğu anlaşılıyor. Ankara’daki büyükelçilerin can güvenlikleri TC’nin sorumluluğunda olduğuna göre, Rus Büyükelçisi herhangi bir talep olmamış olsa dahi, koruma altında olmamalı mıydı? 
-Nihayet, katilin canlı yakalanması arkasında kimlerin olduğunun ortaya çıkarılması açısından yaşamsal önemdeyken, bunca polisin bunu başaramaması ve katilin polis tarafından öldürülmesi şüphe uyandıran bir husus değil midir?

***

Terör ülkenin dört bir yanında hiçbir engelle karşılaşmadan elini kolunu sallayarak gezer, polis, sivil, asker, yabancı büyükelçi önüne geleni vururken Türkiye 20 Temmuz’dan bu yana olağanüstü hal rejimiyle yönetilmektedir. 
Doksan günün sonunda, ikinci bir üç aylık dönem için uzatılan OHAL’in ilk üç aylık bilançosu dehşet vericidir. 
Bu süre içinde 40 bin kişi gözaltına alınmış, 32 bin kişi tutuklanmış, 93 bin kamu görevlisi açığa alınmış, 59 bin 841 kişi kamu görevinden ihraç edilmiş, 984 özel okul,15 üniversite, 1225 dernek, 104 vakıf, 35 hastane kapatılmıştır. 
Asker, polis, öğretmen, eğitim uzmanı, profesör, yargıç, savcı, gazeteci, işadamı, bankacı, sade yurttaş, öğrenci, herkes, ama herkes “acaba başıma ne gelecek” korkusu içinde yaşamaktadır. 
16 Aralık 2016 itibarıyla 2500 gazeteci işsiz kalmış, 45 gazete, 115 dergi, 18 televizyon kanalı, 23 radyo, 3 haber ajansı kapatılmış bulunmaktadır. 
Aynı tarih itibarıyla, tutuklu ve hükümlü olarak cezaevinde bulunan gazeteci sayısı 128’e ulaşmıştır. Türkiye hapiste bulunan gazeteci sayısı bakımından artık Çin’i de geride bırakarak birinci sıraya kurulmuştur. 
Yeni çıkan bir KHK ile bir kuruluşa kayyım tayini ve el konulması için artık yargı kararı da şart değildir.

***

İkinci üç aylık dönemine girmiş olan OHAL, demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, hatta mülkiyet hakkının üzerinden silindir gibi geçmiş, basın özgürlüğünü ayaklar altına almıştır. 
Vatandaş, mezhebi, meşrebi, mesleği ne olursa olsun titremektedir. 
OHAL, insan hakları, yargı bağımsızlığı ve güvencesi konularında umursamaz tavrıyla, demokrasi ve insan hakları konusunda son derecede ceberuttur. 
Aynı OHAL, teröre ise vız gelmekte, terör ülkenin dört bir yanında, her alanda cirit atmaktadır. 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İyi insan 19 Mart 2024 | 629 Okunma Laiklik nedir? 06 Mart 2024 | 188 Okunma Yıldönümü 03 Mart 2024 | 87 Okunma Aslında biliyorlar 01 Mart 2024 | 68 Okunma Vatan nöbeti 27 Şubat 2024 | 281 Okunma