Politikada amaç, bağcı dövmek değil, üzüm yemektir. Hatta
politikanın üzümü en düşük maliyete yemek veya üzümü yemenin
önündeki engelleri kaldırmak olduğu bile söylenebilir.
Bizde ise siyasetin asıl amacının üzüm yemek olduğunu unutup bağcı
dövmek olduğunu düşünenler hiç de az değildir ki, onlar uygulanan
politikanın başarısını sağlanan kazanımlarla değil, çıkan gürültü
ile ölçmektedirler...
Son zamanlarda, Tayyip Bey’in de, iç politikada yıllardır
uyguladığı ortamı gergin tutma, sürekli meydan okuma yöntemini dış
politikada da ısrarla uygulamaya koyduğu görülüyor.
PYD konusundaki görüşlerimize aldırmayan bu yöntemlerden vize
muafiyetini yürürlüğe sokmak için Terörle Mücadele Yasası’nın
değiştirilmesini isteyen ABD de, AB de nasiplerini alıyorlar bu
meydan okumadan...
Ortaya çıkan, ABD ve AB dahil herkese kafa tutan, meydan okuyan
Reis görüntüsüdür.
***
Reis de bu görüntünün pekiştirilmesini istiyor olmalı ki, ha
bire altını çizip duruyor. Nitekim geçen gün de, meydan nutkunda,
iftiharla ilan etti:
-Ben dünyaya meydan okurken, arkamda Türkiye var.
İslami hareketi, “ılımlı İslam” etiketiyle kapitalizm ve ABD’si,
AB’si ile Batı ile bağdaştırıp uzlaştırmak için bir ortak yapım
olarak dizayn edilmiş bir hareketin lideri olan Tayyip Bey son
zamanlarda, “özellikle, ABD ve AB başta olmak üzere dünyaya meydan
okuyan, bu yolda da halkının desteğini arkasına almış bulunan Reis”
görüntüsüne bürünmüştür.
Hiçbir konuda uzlaşma kabul etmezken aynı anda mağduru da oynayıp
karşı tarafı düşman ilan edip gerginlik politikasını uygulayan,
bunun semeresini almayı da içeride çok iyi beceren Reis gerginlik
yöntemini artık dış politikaya da sıçratmıştır.
Anketler de Reis’in amaçladığı algıyı yaratmayı başardığını
gösteriyor.
O, artık halkını da arkasına alarak dünyaya kafa tutan bir önder,
sanırsınız ki yeni bir Mustafa Kemal’dir.
Bu algı gerçekle ne kadar bağdaşıyor?
Tayyip Bey, 13 yıldır kişisel gücünü günbegün pekiştirerek,
iktidarını sürdürdüğüne bu süre içinde kafasındaki rejime ve
gönlündeki Türkiye modeline adım adım yaklaştığına göre, politikası
kendi açısından başarılı olmuştur.
Ama ya ülke açısından durum nedir?
Bu sorunun yanıtını vermek için toplumsal kazanımların ne olup ne
olmadığına bakmak gerek.