2019 yerel seçimlerine giderken, CHP’nin “entelektüel, akademik
ve elitist bariyerleri aşıp, sağ partilere oy veren büyük kesimin
diliyle konuşma”yı öneren strateji belgesi büyük tepkiyle
karşılaştı.
Tepkiler haklıydı. Her şeyden önce dilin, düşüncelerin
kavramlaştırılmasındaki belirleyici rolü, sağın diliyle sol
politika yapılmasını imkânsız kılmaktaydı. Bu yanlış ifade aynı
zamanda aydınlanma karşıtlarının mahallesinde tezgâh açmış, aydın
düşmanı popülist eğilimlerini ikide bir “elit!”i küçümseyen
ifadelerle dile getiren “yetmez ama evet”çi 2. Cumhuriyetçi akımın
üslubunu taşıdığından, insana çok haklı olarak, “CHP içindeki kimi
şaşkınlar şimdi de, hep partilerinin cenaze namazını kılmayı
düşlemiş olan 2. Cumhuriyetçilerin jargonunu mu benimsiyorlar
yoksa?” sorusunu sorduruyordu.
Neyse ki tepkiler etki göstermekte gecikmedi de, “sağ kesimlere oy
veren geniş kesimlerin diliyle konuşma” ibaresi bir yana atıldı ve
yerine “toplumun bütün kesimlerine hitap eden dil” deyişi
kondu.
Yanlıştan dönmenin de bir erdem olduğunu söyleyerek tartışmayı
şimdilik noktalayalım.
*** Tartışmayı noktalamak,
toplumların başına gelebilecek en yıkıcı felaketlerden birinin
kavram karmaşası ve kafa karışıklığı olduğunu görmemizi
engellemiyor tabii ki...
2. Cumhuriyetçiler bilerek ya da bilmeyerek hizmetinde oldukları
tutucular cephesi ile emperyalizmin pek sevip, özenle
yaygınlaştırmaya çalıştıkları bu kavram karmaşasından çokça
yararlanarak, toplumu sık sık, sonunda iç parçalayıcı kandırıldık
feryatlarıyla ünlemlenen kandırma girişimlerinde
bulunmuşlardır.
AKP iktidarı sürecinde iyice solmuş bulunan 2. Cumhuriyetçilerin
kökenlerini ve gerçek yüzlerini mükemmel biçi...