Göz’ün tiranlığı altında hafızanın ne denli hırpalandığı hepimizin malumu. Onun için birkaç sene bile şu ahir zamanda bir asır kadar uzağımıza düşebiliyor. Hatırlar mısınız bilmem ama Mustafa Sarıgül’ün Şişli sınırları ile yetinmeyip gözünü CHP genel başkanlığına hatta Başbakanlığa diktiği yıllardı.
Türkiye Değişim Hareketi adını verdikleri oluşum sahne alıyordu.
Mustafa Sarıgül sinirleri alınmış bir edayla aynı tip
gülümsemesiyle ortalarda dolaşıyor, oluşumun organize edip siyasi
içeriği eklemeyi unuttuğu mitinglerde boy gösteriyordu. Gerçi
sinirlerinin alınmadığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına
adaylığı sürecinde görüldü. Mustafa Sarıgül’ün seçim çalışmaları
bir iki kroşesinin gölgesi altında kaldı.
Merkez medya iş dünyasına yakın bu isme duygusal bakışlar
fırlatıyor şefkat nazırıyla ondan ilgi ve alakasını eksik
etmiyordu. Belki de makûs talihi tersine çevirecek beklenen mesih
oydu. Gülümseme vardı, hatta sadece o vardı, başka da bir şey
yoktu! Ama gereği de var mıydı? Yetmez miydi? Devir imaj devri
değil miydi? Ve bu devirde ne olduğundan çok nasıl algılandığı
önemli değil miydi?
Neyse fazla uzatmayacağım bu sorulara verilecek tek bir cevap
ortaya çıktı: Kazın ayağı öyle değil!
Kazın ayağının öyle olmadığı kendisini ne kadar izhar etse de
psikolojik şartlanmışlık mütemadiyen Aynştayn’ın o ünlü deyişinde
hakikatini ifşa ediyor. Sevimli ihtiyar bir keresinde “Aynı
yöntemle farklı sonuçlar elde etmeyi sadece aptallar umar. “
demişti.