AK Parti'nin kurucu babalarından biriydi.
Adı, Erdoğan ve Gül’le aynı hizaya yazılıydı. ‘Partinin triosu’
olarak anılan ilk 3 isimden biri.
İktidarın çelik çekirdeğini oluşturan asli unsurlardan, temel
taşlardan, taşıyıcı sütunlardan sayılıyordu.
Tehlike geçtikten sonra trene atlayan kimi açıkgözler, şimdi
Arınç’ı aforoz etme hakkını kendilerinde görmüyor mu,
şaşıyorum.
AK Parti’nin bir yere gitmediği, artık kalıcı olduğu kesinleşmeden
ona yanaşmayan kimi sağlamcılar, şimdi kendilerini AK Parti’nin
merkezine koyup Arınç’ı dışlamaya yeltenmiyor mu!
Şaşakalıyorum.
Ev sahibi oldular, evin ana direklerinden Arınç’ın samimiyetini
sorguluyorlar.
* * *
Nerede haklı nerede haksız, söylediklerinin hangisi isabetli
hangisi isabetsiz, nesi doğru nesi yanlış, hatasıyla sevabıyla
tartışılacak elbette.
Sözleri ilgililerine sorulacak, onlar da Cumhurbaşkanı Erdoğan,
hükümet sözcüsü Kurtulmuş veya bakanlar Çelik’le Ala gibi münasip
gördükleri cevabı verecekler.
Sonuçta siyaset, tarikat değil. Körü körüne peşinden gidilecek
şeyhleri de aklını şeyhin emrine koşmuş kurşun askerden müritleri
de olmaz.
Demokrasilerde sorgudan sualden muaf, hatadan münezzeh, eleştiriler
üstü, layüsel kişiler ve kurumlar yoktur.
Bülent Arınç da bundan müstesna tutulamaz. Muhatapları da.
Seviyeyi, kaliteyi ve kalibreyi düşürmeden birbirleriyle kamuoyu
önünde konuşmaları, birbirlerini icabında hesaba çekmeleri
çoksesliliğe hizmet eder. O da ortak aklı güçlendirir, demokratik
kültürü derinleştirir.
Sadece literatüre kazandıracakları siyasi deyişler bile başlı
başına bir renk ve zenginliktir.
Fakat böyle mi seyrediyor hadise?
* * *
Bir-iki yerde ayrı düştü, kendi partisine bir-iki alelade
özeleştiri getirdi diye şahsiyetine saldırmak, konuştuğuna pişman
etmek istemek, bir daha ağzını açamayacak hale getirmeye girişmek
de nedir?