Tayyip Erdoğan, hem Cumhurbaşkanı hem Ak Parti Genel Başkanı olarak, 18 – 19 Mart’la başlayan sürecin hem Türkiye’ye, hem de partisine gittikçe daha ağır bedeller ödettiğinin nasıl farkında değil, anlayamıyorum.
MHP içinde Feti Yıldız’la başlayan ve “tutuksuz yargılanma, masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı” gibi en temel ve evrensel kuralları içeren “hukuki uyarı” sürecinin en son Devlet Bahçeli tarafından kamuoyu ile paylaşılması, Ak Parti içinde var olduğunu bildiğimiz hukukçuları nasıl harekete geçirmiyor, onu da anlayamıyorum. Orada “yargı reformu stratejisi” gibi çok esaslı metinleri hazırlayan isimler var, onlar da biliyor uzun tutuklulukların yargı sistemini yaraladığını, lekelenmeme hakkının ihlâlinin çok temel bir yargı problemi olduğunu, masumiyet karinesini en çok da “muhalif kesimler” için devreye soktuğunuzda bir anlam taşıyacağını… Sonra?
Sonrası… 18 – 19 Mart’tan sonra oluşturulan, İmamoğlu’yla başlayıp Zeydan Karalar’a kadar uzanan, gazetecilerin tutuklanması, tv kanallarının karartılması ile devam eden, ana muhalefeti kıskaca alan Türkiye manzarası…
-Bir kere artık içerde – dışarda doğrudan Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ve onun somut...