Bir an Tayyip Erdoğan’sız bir Türkiye’de yaşamak aşkına
kapıldık. Birçok meslektaşın da asıl sevinci, onsuz haber ve yazı
yazmak sevdası idi, milyonlarca yurttaşın onsuz bir gün geçirmek
hayali gibi.
Olmadı.
İyi ki de olmadı.
Bu kez de Kemal Kılıçdaroğlu’suz haber ve yazı yazmak zorunda
kalacaktık. Bu ise ikisine birden haksızlık olacaktı.
Bu ikili ne yazık ki, artık birbirlerinin mütemmim cüzüdür.
Neyse biz işimize bakalım, Tayyipli - Kemalli görevimize kanun
dairesinde ve nezaket çerçevesinde devam edelim.
*** Tayyip Bey’in tavlaya mesafeli
olduğunu tahmin ediyoruz.
Tavla aynı zamanda “at ahırı” demek! Muhteremin atlarla arasının
iyi olmadığı malum.
Tavla biliyor mu? Bilmiyoruz. Bilse de sevmezdi. İşin içinde zar
var.
Ama eminiz çok iyi de tavla oynardı. Çünkü siyaset gibi bu oyunda
da strateji, taktik ve zamanlama çok önemli. Kim daha önce ve daha
çok pulları toplarsa o kazanıyor. Oylar gibi. (Becerebilene hile
de, zar tutmak da mubah.)
Tavlada her zarda, her adımda üç stratejiden birini seçeceksiniz.
Tıpkı siyesetteki gibi.
Kaç Stratejisi, Saldır Stratejisi, Engelle Stratejisi...
Ancak oyun ilerledikçe tıpkı siyasetteki gibi 5 farklı durum
gelişebiliyor:
Çok İleridesiniz, Hücum Oyunu, Kapalı Oyunu, Bekleme Oyunu, Çok
Geridesiniz.
Çok ilerideyseniz, rakibinizden uzak durup teması keserek bir an
önce pulları toplamak çok önemlidir.
Bir buçuk yıl kala erken seçime gitmesi tam bir tavla taktiği
idi.
Kaç Stratejisi, Hücum Oyunu da siyasetteki gibi uygulanıyor.
Oyunun başında rakibinizi vurup kapı yapabiliyorsanız, hedefiniz
onu sürekli vurup daha çok kapı yapıp saf dışı bırakmaktır.
Bu oyunun başında sizin iyi zar atmanız ve rakibinizin kötü zar
atması gerek. Tıpkı siyasetteki gibi!
Ancak ondan sonra doğru stratejiyi uygulayarak mars yapma
ihtimalinizi yük...