O sahneyi hatırlayan vardır; Erbakan hastane odasında,
partisinin yönetimini toplamıştı. Yarı yatar yarı oturur vaziyette
partinin başkanı, yanında sanki hasta ziyaretine gelmişler gibi
dizilen partinin yönetim kurulu.
Aslında bizim partilerin yönetim kurullarının aile şirketi yönetim
kurullarından farkı yoktur.
Vakıf mütevelli heyetleri de aynı.
Görüntü şöyle: Sanki mütevelli heyeti toplanmış, konuşmuş,
tartışmış, bir karara varmış ve karar deftere yazılmış gibi yapılır
ama aslı şöyledir:
İşadamı bir vakıf kurmuştur. Mevzuat öyle diyor çünkü.. Üniversite
kuracaksan vakfın olacak. Vakıf kurulur. Aile fertleri mütevelli
heyet üyesi olur, (eskiden araya bir de emekli paşa sokulurdu şimdi
ihtiyaç duyulmuyor) o göstermelik heyet üzerinden işler yürütülür.
Bunda bir sakınca yoktur. Nihayetinde paranın sahibi karar verir.
Sakınca böyle göstermelik işlere ihtiyaç duyulması, her şeyin
bilinmesine rağmen her işin mış gibi yapılması. 85 senedir mevzuat
fiili duruma uydurulmaz.
Partiler vakıf gibi, vakıflar parti gibi, yönetim kurulları mış
gibi..
Dönelim başa: Hastane odasındaki toplantı karesi ne anlama geliyor.
Öyle bir görev aşkı ki, hastane odasında bile toplantı
yapılıyor.
Siyasete bir defa bulaşan ölünceye kadar o işten kopamıyor.
Sana ne bana ne, oy vereni varsa, peşinden gideri varsa ister
ölünceye kadar o işi yapar ister oğluna bırakır, kenara
çekilir.