90'lı yıllarda bir rivayet dolaşmıştı ortalıkta. Özal, dönemin
genelkurmay başkanına, 1. Körfez Harbi'nde, "Biz de bu taraftan
girelim.. Musul'a Kerkük'e kadar ilerleyelim" demiş; genelkurmay
başkanı bu işin olmazlarını sıralamış.
Hazırlığımız altı ay sürer demiş.
Şöyle böyle sıkıntılarımız var, demiş vs.
Dönemin genelkurmay başkanı o tarihte istifa etti. Sebebi konusunda
kamuoyu bilgilendirilmedi. Sonraki yıllarda da işin bu yönü
eşelenmedi.
Ama biz hiç aksatmadan ve ara vermeden dünyanın dördüncü, NATO'nun
en büyük ikinci ordusu olduğumuzu söyleyip durduk.
Büyüklükle kastedilen şeyin ne olduğunu ayrıca açıklama ihtiyacı
duymadılar.
Kastedilen asker sayısı olsa Kuzey Kore var.. Teknoloji techizat
olsa ABD var, İngiltere var, Fransa var, nükleerle karışık kriter
olsa Rusya var.
Hep en disiplinli ordu olduğu söylendi.
Yıllarca emekli olanlara üstün hizmet madalyası verdik.
Her sene tayinlerde terfilerde devir teslimde bütün devlet erkanını
tören mahalline dizip nutuklar attık.
5-10 senede TSK'yı 2000'li yıllara hazırlıyoruz, dedik.
TSK olarak ÖSY'nin katsayısı ile ilgilendik.
Türban böyle bağlanır dedik.
Kabir böyle ziyaret edilir dedik.
Siyaseti dizayn ettik.
Eski günler geçti işimize döndük dedik..
Gele gele nereye gelmişizin muhasebesini kim yapacak?
Bırakın bu günleri, bundan 5 sene 10 sene önce TSK üst kademesine,
"Hadi hazırlıklarınızı yapın. Ordudaki aktif personel sayısını
200.000'e düşürün" talimatı verilseydi hepsi ayak sürürdü.
Sağolsunlar, 2011'den beri her sene personel sayısı yayınlanıyor
oradan takip ediyoruz. Eskiden sayı da devlet sırrıydı.
Peki bugün bu vesile ile, orduya sızıntıların ortaya çıktığı bu
günde acaba çok hızlı şekilde yeniden yapılanabilecekler mi?