Stephen Kinzer, 996-2000 yılları arasında New York Times’in
İstanbul Bürosu şefliğini yapmıştı.
Görevden ayrıldıktan sonra zaman zaman ülkemize geldi. Bu
gelişlerinin birinde, Ayten Serin’e verdiği mülakatta, Türkiye’nin
tam bir refah ülkesi olması için “altın fırsat”ı yakaladığını, bu
fırsatı iyi kullanırsak dünya politikalarında önemli bir aktör
olabileceğini söylemişti.
Bu fırsatın önündeki engeli ise şöyle izah etmişti:
“Türkiye’nin yönetim mantalitesi korku üzerine kurulu. ‘Herkes
bizim düşmanımız’ , ‘herkes bize karşı’ düşünceleri üzerine...
Bu 1920’lerde doğru olabilirdi ama zaman değişti. Türkiye
yöneticileri takvime bakmalı, 1920’lerde olmadığımızı
görmeliler.
Yeni bir nesil var ve yeni bir dünyadayız. Türkiye’nin bu dünyaya
dahil olmaya ihtiyacı var.”
Peki Türkiye bunu başarabilir mi?
Kinzer, “Ne olacağını bilemem, ama ne olması gerektiğini
söyleyebilirim” demişti.
O sene 29 Ekim’de ülkenin dört bir yanına astığımız “Cumhuriyeti ve
demokrasiyi seviyorum” pankartlarına takılmıştı. “Acaba, ülkenin
liderleri bu sloganın gerçekten ne anlattığını kavrayamadılar mı
diye düşündüm. Bütün devletlerin varoluş sebebi olan vatandaşlarını
mutlu etme isteğinden çok, soyut terimler üzerine kurulu bir
ideoloji.” demişti.