İbrahim Betil, on sene önce şöyle bir laf etmişti:
"Ben bugün başbakan olsam, eğitim sisteminin değiştirilmesi için
kararlar alabileceğime inanmıyorum.
....
Anadolu'da bir toplantı yapıyorduk. Komutanlar da vardı. 'Eğitimin
80 yıldır değişmemesinde kasıt vardır' dedim; bu bilinçsizlik değil
tercihli olarak yapılan bir stratejidir', dedim. Bir general, ileri
gittiğimi, bunun sadece ağır ihmal olduğunu söyledi. Bir süre sonra
Ankara'da bunu çok yüksek bir makamda birine açtım. Bu kişi 'Sen
haklısın' dedi; 'buradaki strateji siyasilerin gücünü de aşıyor.
Eğitim gelişmiyor çünkü izin vermiyorlar.'
Çözüm sadece sivil toplumda. Vatandaşın güçlenmesi, eğitime katkı
vermesi gerekiyor."
Aradan bu kadar zaman geçti, İbrahim Bey şimdi ne düşünüyor
acaba?.
Eğitim işi artı üçle, artı dörtle, 4 artı 4 artı 4'le çözülecek
gibi değil.. Çözülmüyor da zaten.
Dağa taşa üniversite açarak da olmuyor. Özel üniversiteleri teşvik
ederek de olmadı.
Sınav sitemini değiştirerek de olmuyor.
Nasıl olacak bu iş.. Her sene üniversite kapısına 2 milyon insan
dayanıyor. Yaklaşık ilk sıradaki 40.000 kişi işe yarar, dişe
dokunur bir yerlerde okuma hakkı kazanıyor. Onlar da eh işte
kabilinden.. 1.960.000 genç ne oluyor.. Onlara verilen diplomalar
ne işe yarıyor. Mecburi eğitimi 12 yıla çıkarmak kimin yarasına
merhem oldu. O kavgalar gürültüler, meslek liselilerin katsayı
gürültüleri.. İmam Hatiplileri hor görmeler.. Her işimizde olduğu
gibi ifrat tefrit faslından sonra yüceltmeler.. Gele gele nereye
gelmiş olduk?