"Berlin'de hakimler var" efsanesinin hikâyesi nasıldı?
Prusya Kralı ormanda gezinmeye çıkmış.. Gide gide bir tepeye
varmış. Sonra bakmış ki vardığı tepenin karşısında daha yüksek bir
tepe var.. Oraya gitmiş.. Bir değirmen..
Değirmeni satın almak istemiş. Niyeti değirmeni yıktırıp yerine
saray yaptırmakmış.
Değirmenci satılık değil, demiş. Kral birkaç katı fiyat teklif
etmiş.
Değirmenci hayır, demiş.
Bunun üzerine Kral sinirlenip;
-Sen benim Prusya Kralı olduğumu bilmiyor musun, demiş.
Değirmenci;
-Sen benim bu mülkün tapulu sahibi olduğumu biliyor musun,
demiş.
O demiş bu demişin sonu şöyle:
Kral:
-Tapulu malın da olsa, rızan olmasa da ben burayı alıp yıktırıp
saray yapacağım.
Değirmenci;
-Berlin’de hakimler var!
Böyle hikâyelerin sonu masallardaki gibi biter:
Kral çok duygulanmış, Prusya Krallığı var olduğu müddetçe bu
değirmenin korunmasını ferman etmiş Sarayını alçak tepeye yaptırıp
değirmencinin adını vermiş.
....
Menkıbelerdeki gibi, masallardaki gibi adalet...
İyi hakimlere mi muhtaç?
Mevzuatla mı ilgili..
Talep mi olması lazım.
Düşe kalka mı öğrenilir..
Nedir yolu.. Adaleti tesis etmenin yolu ne?
60'ta darbe olmuş, Başbakan ve iki bakanı asılmış. Nasıl, mahkeme
kararıyla.. Koskoca ülkede böyle kepazelik olur mu diyen savcı
hakim çıkmamış mı?
İyi de savcı hakimler de hadi biz çıkamadık, gazete çıkmamış mı
sivil toplum kuruluşu çıkmamış mı, işadamı çıkmamış mı, halktan
kimse çıkmamış mı derse ne demek lazım.
Adalet nasıl bir şey? Dedi, demişti korkmuştu, ne yapabilirdi ki,
ben de demiştim ki işi değildir herhâlde.
920 ile 2015 arasında duyunca, okuyunca heyecanlanacağımız efsane
bir karar yok. Hep konjonktürel kararlar. İşin bir tarafında devlet
varsa, darbeciler varsa, gücü elinde tutan varsa kestirilip atılan
davalar.
İpin ucunu ele geçiren adaleti dert etmemiş ki.. Mağdurlar dert
etmiş.