Mahkemenin bağımsız olması ne demek? Bize düne kadar şöyle
derlerdi: Efendim Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'na Adalet Bakanı
başkanlık ediyor. Bakan oradan elini çekerse, müsteşarı da kurulun
tabii üyesi olmazsa yargı bağımsız olur.
Olur mu?
Olmaz.
İki sebepten olmaz. Evvela biz bağımsız mahkemenin ne olduğunu
bilmiyoruz. Ben biliyorum ama siz bilmiyorsunuz değil, bilmiyoruz.
O kuruldan siyasiler elini çekse başkaları sokar. Başkaları çekse
başkaları sokar. Bunda bir anormallik yoktur.
Mevzuat yarı askerî gibi.
Hadi savcıları anladık da hakimler hakkında soruşturma nasıl olur.
Şikâyet olacak, kurul soruşturma izni verecek, iki müfettiş
gidecek..
Kurulda o şahsa karşı husumet varsa ne olacak..
Giden müfettişin karın ağrısı varsa ne olacak..
2010'da ne dedik? Kurulun üyelerinden şu kadarı yargı mensuplarının
arasından yargı mensupları tarafından seçilsin.
Becerebildik mi? Hayır.
En büyük kadrolaşma o dönemde oldu. Cemaat yargıya musallat
oldu.
Sonra feryat figan yargıda birlik, aman memleket elden gidiyor,
kurtaralım, düzeltelim diyerek -ne demekse- kurulu birilerinin
tasallutundan kurtardık.
Peki işler rayına girdi mi? Hayır.
Demek ki iş mevzuattan ibaret değil. Diğer ülkelerdeki uygulamalara
bakıp en idealini alıp getirsek tez zamanda sulandırıp kendimize
benzetiriz. Biz yürütemeyiz.
Misal Amerika’daki gibi yüksek mahkeme üyeleri başkan tarafından
ömür boyu o işi yapmak üzere seçilse (seçilseydi, şu andakiler
yıllar önce seçilmiş olsaydı) ne olurdu? Yargı bağımsız olur
muydu?
Olurdu olmazdı diyemeyeceğim, bilmiyorum.. Ama şu mümkün: Geriye
dönük projeksiyonlarda (retrospective projection) canının istediği
görüntüyü elde etmek, perdeye yansıtmak kolay.. Marifet ileriye
dönük olanı yapmak.. Yüce devletimizin yüce mensuplarının 960'ta,
980'de, 2010'da bugünleri görerek uzun vadeli bir çözüm
üretmeleriydi.