Kolay değil, Avrupa'nın en dev takımları değil ama devlerin hemen
bir tık altında olan 3 tane takımla mücadele edip grup birincisi
olmak. Beşiktaş tarihi için çok ama çok büyük başarı. Üstelik maça
baktığımızda da her ne kadar hakkı beraberlik gibi görünse de
oyunun genel kontrolü Beşiktaş'ın elindeydi. İlk yarının ikinci
bölümünde Porto biraz fazla adamla ve sık gelse bile ve bu
dakikalarda golü bulsa bile Talisca ile birlikte Beşiktaş hem golü
buldu hem de kontrolü tekrar ele aldı.
Yediği gol Beşiktaş defansının uyumasından geldi. Sağdan çalışılmış
bir serbest vuruş kullandılar, paslaştılar, sağdan giren Portolu,
Felipe'ye çıkarttı, o da iyi vurdu. Ama daha sonra sahaya en iyi
yerli santrfor Cenk çıktı. Golü Talisca değil de Cenk atsaydı, ama
Cenk'in yaptığı hareketleri Talisca yapsaydı, Cenk'e bu kadar artı
yazmazdı. Her ne kadar golü Cenk atmasa da topu alışı, adamı
geçişi, içeri girişi ve ustalık dolu bir pasla Talisca'nın önüne
yuvarlayışı adeta onu izlemeye gelen menajerlere bir mesaj gibiydi.
Talisca da kendisine 'al da at' denen bu pası sadece dokunarak gol
yaptı. Bu dakikadan sonra ve tüm ikinci devre maçın mutlak kontrolü
Beşiktaş'ın elindeydi.
Fazla üretmeseler de fazla pozisyon yakalamasalar da oyunu sürekli
domine eden Kara Kartal hak ettiği grup liderliğini aldı ve işi
bitirdi.
İkinci yarıda verilen sadece tek pozisyon var. Onda da Aboubakar
sağdan girip bomboş adamın önüne yuvarladı. O iyi vursa belki gol
yapacak, ama yapabileceği en kötü vuruşla golü kaçırdı.
Beşiktaş uluslararası görevini yüzde 100 başarıyla tamamladı ve
artık Leipzig deplasmanı bir para maçı ya da prestij maçı olarak
kalacak.
Dünyadaki hangi takım oyuncusuna sorarsanız sorun, "Hakem kim
olsun?" diye kesinlikle İspanyol Lahoz'u der. Hem çok iyi hakem hem
de çok isabetli kararları var ama en önemli özelliği sahada bir
dadı gibi. Gülüyor, oyuncuları okşuyor, sinirleneni yatıştırıyor ve
bir bakıyorsunuz maçın mutlak hakimi Lahoz olmuş. Dün gece de
kusursuzdu hem de her yönüyle.