Erdoğan, Suriye savaşının bitirilmesi, mültecilerin iskânı, PKK/PYD ve YPG gibi konuların çözümü için mücadele ediyor. Bu yüzden de bazen ABD ile bazen de Rusya ile masaya oturabiliyor. Bundan daha doğal bir şey yok. Ancak varılan mutabakatlara uyulmuyor. Türkiye, terör örgütleri ile masaya oturup anlaşmadı. Anlaşma sağlanan ülkeler ABD ve Rusya. Bölgedeki terör örgütlerinin ipi maalesef bu ülkenin elinde. İsrail konusu ise başlı başına bir bela. Mutabakata varılmasına rağmen terör örgütleri bölgeyi tam olarak terk etmedikleri gibi, sivil halka saldırılarını devam ettiriyorlar. Suriye Milli Ordusuna saldırının yanında sivil hedefler de vuruluyor.
Daha geçen hafta, Amerikan
birliklerine ait onlarca tank ve zırhlı araç Suriye’deki petrol
alanlarını işgal etti. Amerika’nın bölgede ne işi var? Okyanus
ötesinden gelip Ortadoğu’nun rezervlerini sömürmeye çalışan bu
haydut devletin nefes borusunu kesmedikçe, anlaşılan Müslümanlara
rahat yok.
ABD
hem Suriye’den çekileceğini söyleyip twet atıyor, hem de twetin
hemen ardından yükseliş ve işgal başlıyor. Bu nasıl bir yöntem
Allah aşkına? Önce bir şey söylüyor, sonra Pentagon’a diğer şeyi
yapmasını emrediyor. Bize göz kırpıyor, hemen ardından Pentagon’un
yapması gerekenleri sıralıyor. Şimdi bu ABD ile ne konuşup neyi
çözeceğiz? Sanal âlemde Twitter’de savaşa son verdiğini söyleyen
ABD, dünya gerçeklerinde tam aksini yapıyor. Biliyoruz ki; Trump’ın
hedefinde, gelecek yıl yapılacak başkanlık seçimi ve seçmen kitlesi
var. Tüm çabası yeniden başkan seçilebilmek. Bunun için de
yapmayacağı şey yok. Trump’ın arkasındaki şahin ve güvercinleri çok
merak ediyoruz. Acaba kendisine bu emirleri verenler neyin
karşılığında veriyor? Trump’ın arkasında Evangelist Hıristiyanların
olduğunu biliyoruz. Çünkü Evangelistler 2016 başkanlık seçiminde
Trump ile birlikte yürüyüp yükseldiler. Hillary Clinton’u
altedebilmek için her yöntemi denediler. Cilinton’ın Evangelistlere
bakışı ile Trump’ınki bir değil. Evangelistlerin İsrail sevgisi,
Trump’ın birinci önceliğidir. Bu yüzden Evanjelistler hâlâ Trump’ı
İsrail yanlısı olarak görüyor. Kürt tabanı üzerinden kurulmak
istenen terör devleti de İsrail’e hizmet edecektir. Bu yüzden
Evangelistler Tayyip Erdoğan’ı sevmez ve kendilerine en büyük
düşman olarak görürler. Ebu Bekir El Bağdadi’nin öldürülmesiyle bir
başarı kazanan Trump, bu başarısını Suriye üzerinden devam ettirmek
isteyebilir. Bu yüzden Evangelistler Trump’ın Suriye’den asker
çıkarmasını kınadılar. G.Robinson, “Trump, ABD ordusunu geri
çekerek cennetini kaybetti” dedi. Amerikalı yorumcular ise, “Trump
Amerika’sı, kelimelerin ötesinde dehşet verici Erdoğan’ın
Türkiye’si ile karşı karşıya bulunuyor” noktasında birleşiyorlar.
Onların tek korkusu, Erdoğan’ın yanına Müslüman Kardeşler ve İran’ı
da alarak, bölgede söz sahibi olması. Türkiye’nin toprak genişletme
gibi bir kaygısı yok. Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünden dem
vuran Türkiye, olsa olsa Ortadoğu’ya barış getirebilir. Bu dahi
Siyonistleri, Evangelistleri rahatsız ediyor.
Erdoğan, güçlü ve arkasında halk desteği olan bir lider. Batı bundan çok korkuyor. Onların ağının ve kurdukları düzenin bir parçası olmak yerine, elif gibi dimdik durarak ilerliyor. Karşılarında eğilip bükülmeyen bir lider gören Batı dünyası, Türkiye’yi saf dışı etmenin yollarını arıyor. Uluslararası yeni bir sistem inşa edilecekse bunda neden Türkiye’nin payı olmasın? İşte Erdoğan bunun mücadelesini veriyor. Gelecekte Türkiye, Lozan Anlaşması ya da NATO ittifakının belirlediği statüsünden çok daha fazlasını alacaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Şu hususu da hiç kimse unutmasın. Erdoğan, Suriye savaşının başladığı sekiz buçuk yılda en önemli rolleri üstlendi. Mültecilere topraklarını açarak, “bu bir vicdan meseledir” dedi. Sınır ötesi operasyonlarla hem kendi ülkesinin sınırlarındaki terör örgütlerini bertaraf etti, hem de mültecilerin huzurlu bir şekilde yaşayacakları güvenli bölge oluşturmaya çalışıyor.
Almanya da bu ülkelerden geri kalmaz. Bakınız İçişleri Bakanlığı, Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler, HAMAS ve Suriye’deki silahlı İslamcı muhalefete yönelik dayanışma ve destek çektiğinin altını çiziyor. Erdoğan, tüm bu bloklara karşı zaman zaman “kapıları açarız” tehdidi ile Doğu ile Batı’yı hizaya getirmeye çalışıyor. Ne olur Türkiye kapıları açarsa? Balkanlar’dan Avrupa’ya doğru yaşanabilecek bir göç akını tüm kıtayı kuşatır.
Tüm bu gelişmelerin ışığında, Erdoğan 13 Kasım’da Trump ile görüşecek. Şimdiden ABD Dışişleri Bakanı M. Pompeo ve İsrail Başbakanı B. Netanyahu, yaptığı açıklama ile işimizi zorlaştırıyorlar. Netanyahu ve Pompeo ne dedi? “Ne ABD ne İsrail istihbarat merkezleri; İran’ın ne zaman bir nükleer kapasiteye ilerleyeceğini, nükleer silahlarını nerede saklayacağını bilmiyor.”