Şiddet ve terörü araç olarak kullanan örgütleri sadece
ideolojsiyle ve söylemleriyle değerlendirmek çoğu zaman
yanıltıcıdır. Bilhassa “Soğuk savaş” döneminde 'Sağ' gösterip 'Sol'
vuran ya da tersini yapan örgütlerin arkasında karanlık ilişki
ağlarının yer aldığının ortaya çıkması çoğu insana şaşırtıcı
gelmişti. İdeolojik silahlı örgütler çoğun “Soğuk savaş” dünyasının
sağ ve sol kutbunda yer alan büyük güçler arasındaki nüfuz
mücadelesinin kullanışlı aletleriydiler. Elbette örgüt militanları
büyük güçlerin kirli tezgahlarında yün dokuduklarının farkında
değillerdi. Her biri de romantik, idealist, samimi
devrimcilerdi.
Her bir örgüt ideolojik kabulleri çerçevesinde silahlı eylemin
gerekçelerini oluşturur. Oluşturamadığı takdir taban bulamaz. Kimi
zaman gizli servisler, siyasi sistem içindeki güçlerini korumak
için bu tür örgütleri inşa ederler ya da inşa edilmiş örgütlere
sızarak yönlendirmelerde bulunurlar. Hatta kendilerine engel
gördükleri siyasetçileri, bürokratları, aydınları tasfiye etmek
için örgütleri 'taşeron' olarak kullanmışlardır. İtalya'da
komünistlerle koalisyon kurmaya teşebbüs eden Hıristiyan-Demokrat
lider Aldo Moro'nun 1978'de “Kızıl Tugaylar” tarafından kaçırılarak
öldürülmesi ilginç bir örnektir. “NATO” üyesi İtalya'da
Komünistlerle uzlaşmaya teşebbüs etmekle Moro affedilmez bir suç
işlemişti. Cezası da, “Kızıl Tugaylar” eliyle verilmişti.