Musul 1916'daki gizli “Sykes-Picot” anlaşmasıyla Fransızlara
peşkeş çekilmişti. 30 Ekim 1918'de “Osmanlı Devleti”yle ateşkes
imzalanmış olmasına, üstelik Fransa'nın “Skyes-Picot” anlaşmasına
bağlı kalmakta ısrar etmesine rağmen İngilizler 4 gün sonra Musul'u
işgal ettiler. Zira İngiliz Başbakan David Lloyd George'a sunulan
bir raporda petrolün kömürden dört kat daha verimli olması
sebebiyle ileride temel deniz yakıtı olacağı belirtilmişti. İngiliz
imparatorluğu baskın deniz gücü olarak kalacaksa, elde edebileceği
en yüksek miktarda petrolün tartışmasız kontrolünü elinde tutması
hayati önemdeydi. Rapora göre Mezopotamya ve İran petrol alanlarını
denetim altında tutan güç, geleceğin likit yakıtlarının çoğunun
tedarik kaynağını kontrol edecekti. Bu kontrol 'mutlak' olmalı ve
şerik kabul etmemeliydi. Böylece İngiltere, “Birinci Dünya
Savaşı”nda müttefiki olan Fransa'yı savaşın sonunda satışa
getirdi.
Fransa ve ABD, İngilizlerin Musul petrollerine tek başına konmasını
sindiremedi. İngiltere, petrol tedarikinde ABD'ye bağımlıydı.
ABD'ye en temel ihtiyaç konusunda bağımlılığını azaltmak
İngiltere'nin çıkarınaydı. ABD ve Fransa'nın itirazları, öte yandan
Türkiye'nin Musul'u bırakmaya yanaşmaması sebebiyle bu mesele
Lozan'da çözülemedi. Fransa ve ABD Musul petrollerinden pay almadan
da çözülmeyecektir. Öyle ki Winston Churchill 1922'de Dışişleri
Bakanı Lord Corzon'a yazdığı bir mektupta “Amerikalılar Irak
petrolünden pay almadıkça Orta Doğu'daki sorunlarımızın sona
erdiğini asla göremeyeceğiz” diyecekti.