Dünyanın en çok silah satan ülkeleri, dünyada sözde barış ve
güvenliği tesis etmek için kurulan “Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi”nin 5 Daimi üyesi. Listedeki ilk üç ülke sırasıyla ABD,
Rusya, Çin. Bu üç ülkenin silah ihracaatı içindeki payı yüzde
60'ları buluyor.
“Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü(SIPRI)”nün raporuna göre
Ortadoğu ülkelerinin silah alımları son beş yılda yüzde 86 oranında
artarak toplam silah ticaretindeki payları yüzde 30'a yaklaştı. Bu
süre içerisinde Suudi Arabistan'ın silah alımları yüzde 212,
Katar'ın ise yüzde 245 oranında artmış. Birleşik Arap Emirlikleri
ve Cezayir de en fazla silah satın alan ülkeler arasında. Afrika
kıtasının en fazla silah alan ülkeleriyse Nijerya, Sudan ve
Etiyopya.
Küresel silah pazarının en iyi müşterileri petrol ve doğalgaz
zengini Müslüman ülkeler. Bu ülkeler biribirilerinden korunmak için
milli servetlerinden her yıl milyarlarca doları küresel silah
tüccarlarının kasalarına aktarıyorlar. Çatışmalardan, savaşlardan
ve karşılıklı tehdit algılamalarından beslenen küresel silah
pazarı, Müslüman ülkelerin milli servetlerini emerek besleniyor.
Halkın refahına ve iyiliğine kullanılması gereken paralar böylece
çarçur ediliyor.
Alın size taze bir örnek.. İran'ın Ahvaz kentinde elektrik ve su
kesintileri sebebiyle şiddetli protesto gösterileri gerçekleşti.
Hava kirliliğinin had safhada olduğu kentte çok sayıda insan
solunum ve akciğer yetmezliğinden hastanelere kaldırılmış. Basına
yansıyan haberlere göre hastanelerdeki tıbbi araç ve gereçler
yetersiz imiş. Kuşkusuz, İranlı yöneticiler olaylarda 'dış parmak'
olduğunu savunacaklar. Bunda kısmen haklılık payı olsa bile,
Ahvazlıların maruz kaldığı tehlike de bir gerçeklik. Tabii ki 'dış
parmak' zayıf noktalara bastıracak. Petrol ve doğalgaz zengini
İran, bu kaynaklardan elde ettiği geliri halkın refahı ve sağlığı
için daha fazla harcaması gerekirken bölgedeki silahlanma yarışının
tarafı haline gelirse, olacağı budur.