Yaşadığımız bütün acılara rağmen hayat devam ediyor ve bayramlar
millet olarak birbirimizin kaderiyle sıkı sıkıya bağlı olduğumuzun
bir göstergesi. 1400 yıldan fazladır hiç ara vermeden kutladığımız
bayramlarımızdan biri Kurban Bayramı. Maalesef, ülkemiz dahil yakın
bölgemizde 1960'lardan 2000'lere uzanan süreçte savaşlar, iç
savaşlar, işgaller, darbeler, darbe girişimleri, terör eksik
olmadı. Neredeyse huzurlu bir yıl bile geçirmedi bu coğrafyanın
insanları. Düşmana inat, yine de ayakta kalmaya çalışıyoruz, yine
de umutlarımızı yitirmedik, yine de bayramlarımızı kutlamaya devam
ediyoruz. Coğrafyamızı boğan karanlığın birgün kalkacağına
inanmaktan hiç vazgeçmedik.
Tarihi yüz yıl geriye sardırdığımızda da durum çok farklı değildi.
Yüz yıl önce de bu coğrafya emperyalist devletlerin tasallutu
altındaydı. “Balkan Savaşları”nın ardından “Birinci Dünya Savaşı”
gelmişti. 1916'da savaş devam ederken bu coğrafyayı parçalama ve
paylaşma plânlarında son rötüşlar yapılıyordu. Yine hem dışardan
vurmalar, hem “içerden” vurulmalarla yüz yüzeydik. Mayıs 1916'da
İngiltere ve Fransa, Rusya'nın taleplerini de karşılayarak gizlice
“Sykes-Picot Antlaşma”sını imzalamışlardı. Emperyalistler
Osmanlı'ya karşı ayaklandırdıkları Şerif Hüseyin'e vaat ettikleri
toprakları bile aralarında üleşmişlerdi.