“Soğuk Savaş” sonrası dünya koşulları İslam dünyasının
toparlanması için aslında büyük bir imkan sunuyordu. Son 25 yıl
içinde tarihin akışını değiştiren büyük olaylar oldu. “Sovyetler
Birliği” çöktü, ABD'nin küresel hegemonyası tartışılır hale geldi,
Avrupa Birliği'yse çok boyutlu bir krize girdi.
Putin, Rusya'nın “Sovyetler Birliği” dönemindeki gücüne ulaşmasını
istiyor. Ancak Putin Rusya'sı bunu sağlayabilecek bir evrensel
nizam fikrinden yoksun. Çin ise istikbalin yegâne dünya gücü olma
yolunda ağır adımlarla ilerliyor. Çin dünyadaki insanî krizlerle
ilgili olarak elini taşın altına genellikle sokmuyor ve tamamen
'ekonomik büyümeye' saplanmış bulunuyor. Ortak insanlık ideallerine
hitap etmeyen bu mekanikleşmiş büyüme saplantısı Çin'i batağa bile
sokabilir.
Öte yandan Çin ve Rusya “ebedi dostlar” değiller. Biribirlerine
yakınlaştıkları gibi, uzaklaşabilirler de. 1970'lerin ortalarında
Çin, ABD ile ilişki kurmuş, ideolojik hamisi olan Sovyet Rusya'dan
uzaklaşmıştı. Şimdi ABD ve NATO'nun çevreleme girişimleri Çin ve
Rusya'yı biribirine yakınlaştırıyor. Ancak coğrafya, bu iki ülkeye
biribirine karşı tetikte olmayı da öğütlüyor.