Trump’ın Suudi Arabistan’daki kılıç dansından Katar’a abluka,
İran’a terör düştü.
ABD’de yeni bir başkan, Ortadoğu’da yeni bir durum ve yeni bir plan
devrede.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada farklı bir oyun oynanıyor ama
arkasında kimler var, onu henüz tespit edebilmiş değiliz” diyerek
bu durumu işaret etti.
Türkiye, oyunun ne olduğunu da arkasında kimlerin bulunduğunu da
tespit etmiş durumda.
Ama adını koymak istemiyor.
Çünkü Türkiye bu oyunun neresinde sorusunun cevabı henüz
bulunabilmiş değil.
“Bunun bir tık sonrası Türkiye mi” sorusu ürkütüyor.
Körfez bölgesinde en güçlü müttefikimiz Katar.
Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gönlünde ayrı bir yeri var.
15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ilk arayan isimlerden biri
Katar Emiri olmuştu.
WikiLeaks belgelerini açıklayarak Arap baharını tetikleyenler,
Katar’a ait olduğu iddia edilen yazışmaları patlatarak bu kez
Ortadoğu’daki yeni sürecin düğmesine bastı.
Trump ile Kral Salman ve diktatör Sisi’nin baktıkları küreden yeni
cinimiz çıktı.
Katar’a bir tek savaş ilan edilmediği kaldı.
Eğer Katar uzlaşmayı seçerse, bazı bedeller ödeme sonucunda bu
krizi aşabilir.
Bir Katar ziyaretimiz sırasında aile içindeki taht kavgasına
ilişkin anlatılanları dinlemiştim. Hırslı olan eşin, oğlunu tahta
geçirmeye çalıştığı konuşuluyordu. Birkaç ay geçmedi, saray içi
darbe ile Şeyh Tamim bin Hamid es-Sani, babasının yerine geçti. Ama
taht kavgası bir türlü bitmedi. Katar’da yeni bir saray içi darbe
gerçekleşip, baba ile oğul arasında bir değişiklik yaşanabilir.
Sanıyorum Suudi Arabistan bunu zorluyor.
ANKARA’NIN KATAR MESAİSİ
Katar krizi patlak verdiği andan itibaren yetkililerle
konuşuyorum.
Katar işinde Türkiye’nin zorlukları var.
Suudi Arabistan’la kötü bir seviyede yürüyen ilişkimiz Kral
Salman’la birlikte düzelme seyrine girdi. Bu iyi bir gelişmeydi.
Ama Katar operasyonunun liderliğini Suudi Arabistan yapıyor.
Obama döneminde ABD ile ilişkilerimizin iyi olmadığını, Trump
yönetimi ile ilişkileri düzeltmek için olağanüstü bir özen
gösterdiğimizi ise söylemeye gerek
yoktur.
Türkiye bu iki açmaz içinden bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor.
Arap baharı ile Müslüman Kardeşler, Mısır’da, Tunus’ta, seçim
yoluyla iktidara gelmeye başlayınca Körfez’in zengin petrol
krallıklarında tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Körfez kralları,
Müslüman Kardeşler işini beka sorunu olarak görüyor. O nedenle
Mısır’daki darbe gerçekleştirildi.
İran konusu ise farklı. Ambargo altında olduğu dönemde İran’a en
büyük desteği biz verdik. Maalesef İran, ABD ile anlaştıktan sonra
hem Irak ve Suriye’de hem PKK ile mücadelede Türkiye’ye ağır
bedeller ödetti. İran’ın karnesi o açıdan parlak değil.
KATAR, SUUDİ ARABİSTAN VE ABD DENKLEMİ
Katar sorununun çözümünde en aktif isim Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.
Türkiye Katar’ı, Suudi Arabistan’ı ve ABD’yi kaybetmeden bir çözüm
bulmanın peşinde. İmkânsız gibi görünen, Katar’ı, Suudi Arabistan’ı
ve ABD’yle ilişkilerimizi aynı denklemde tutmaya çalışıyoruz. Üç
ateş topunu da elimizde tutmaya çaba gösteriyoruz.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Katar’a karşı başlatılan bu
yaptırımları doğru bulmadığımızı peşinen ifade etmek zorundayım”
sözleri, dün TBMM’de Katar’la ilgili iki anlaşmanın öne çekilip
onaylanması, Türkiye’nin Katar’ın yanında pozisyon aldığının
işareti. Çünkü Türkiye Katar’ı, Körfez’deki en önemli müttefiki
olarak görüyor. Erdoğan, zor dönemlerde ne pahasına olursa olsun
kendisine umut bağlayanları yüzüstü bırakmaz. Ama bu desteğimiz
ileride üstlenebileceğimiz arabuluculuk rolünü engellememeli.
Suriye dersleri ışığında bu kez, ‘ilmi siyaset’le hareket etmekte
yarar var.
Şurası kesin, bölgeyi çok radikal değişikler bekliyor. Trump’ın
desteklediği Suudi Arabistan’ın liderlik yaptığı yeni bir sürece
girildi. Bu kez kartlarımızı çok akıllıca kullanmak
durumundayız.