Kurumları kurum yapan en tepedekiler mi?
Yoksa danışmadaki memurundan en tepedeki CEO’suna kadar hemen
herkes mi? Ya da sadece ve sadece patronlar mı yoksa tüm çalışanlar
mı?..
Ahde vefa diye bir şeyin olmadığını o kadar çok gördük ki
söyleyecek söz bulamıyoruz.
İşte bu yüzden de nesilden nesle geçen asırlık kurumların,
işletmelerin, yayın kuruluşlarının, aile şirketlerinin sayısı bir
elin parmaklarını geçmez...
Özellikle eğitim sektöründe, sıfırdan başlayıp, anaokulundan
üniversiteye, maaşlı çalışanken milyarderliğe uzanan çok örnekler
gördük.
En tepedekilerin elbette çok önemli cesaretleri ve vizyonları vardı
ama o derme çatma birimleri kurumsal hale getirenler, asıl yükü
çekenler, hep çalışanlardı.
Özellikle de gecesini, gündüzüne katmadan, ailesini, hobilerini,
hayallerini öteleyen profesyonellerdi...
Peki, sonra ne oldu?
Ben patron, ben genel müdür, ben CEO olduğum sürece, asla
vazgeçmeyeceğim dediği insanlar, çöp tenekelerine atılan
buruşturulmuş kâğıtlar gibi kenara itildiler.
Ne yapıldıysa, kendileri yaptı!
Başarı ve kazanç hep onların, hatalar ve zarar hep çalışanların
oldu.
Kurucularına kalsa yüz defa batacak olan üniversiteleri hiç yoktan
var edip, en iddialı üniversiteler arasına sokan rektörler,
dekanlar, hocalar, vefat ettiklerinde ya da siz artık misyonunuzu
tamamladınız denilip kapı önüne konulduklarında, pek çoğunun yüzü
hiç kızarmadı.
O kurumu kurum haline getiren o değerli hocaların hiçbirinin ismi
üniversite içinde ne bir kütüphaneye, ne bir araştırma merkezine,
ne de bir kampüse verilmedi!
Sandılar ki onları yüceltirlerse, kendileri küçülecek!
Oysa tam tersi olurdu.
Yücelttikleri her isim onlara onur kazandırırdı. Ama bunu
görmediler, bundan sonra da göreceklerini hiç sanmıyoruz...
Kurumsallık, kalıcılık, aidiyet ve en önemlisi de vefa, hep bana
diyerek değil, karşılıklı saygı ve özveriyle gerçekleşir.
Zirveyi gördükten birkaç nesil sonra, pek çoğunun yok olup gitmesi
biraz da bu yüzden değil mi!..
İnsanın en büyük düşmanı, egosu!
En büyük erdem ise kendini bilmesi ve elindekini paylaşmaktır.
Dünyaları ben yarattım diyenler, bunu anladıklarında, umarız çok
geç olmaz!..
Teknolojik bağımlılık!
Teknolojik bağımlılığa dikkat çektiğimde, bağımlılık çağında çocuğu
olan bazı arkadaşlar, Türkiye nereye gidiyor, sen neler yazıyorsun
diye sitemde bulundular.
Türkiye, bugün, bu noktaya, zaten, önemsiz diye ciddiye almadığımız
konular yüzünden gelmedi mi?