Avrupa’nın en çok konuşan ülkesiymişiz.
Buna bir de ekran karşısında geçirdiğimiz, televizyonu, interneti,
sosyal medyayı ekleyin, 24 saat az geliyor.
Kime sorsanız, hiç boş zamanım olmuyor demesi biraz da bu
yüzden!..
Durum tespitini doğru yaptığınızda, eğitimde, bilimde, teknolojide,
üretimde, neden hep son sırada yer aldığımız, çok net
görünüyor.
Çünkü konuşmaktan, seyretmekten, didişmekten, iş yapmaya sıra
gelmiyor.
Kayıtlı telefon numarası sayısı 85 milyonu, geniş bant aralığı olan
internet abonesi 60 milyonu, evlerdeki televizyon sayısı da 100
milyonu aşmış!..
Vay, vay vay...
Umarız, eşinizle, çocuğunuzla ya da diğer yakınlarınızla, yüz yüze
sohbet edecek zaman buluyorsunuzdur!..
Bu bir çağdaşlaştırma mı yoksa aptallaştırma mı, ben, bunu pek
anlayamadım.
Batılılar silahı, sigarayı, telefonu, tableti üretiyorlar ama bizim
yarımız kadar bile kullanmıyorlar!
Neden acaba?..
Öğrenci rekoru!
7.5 milyon öğrenciyle Avrupa’nın ikinci büyük ülkesi olmuşuz!
Kim söylüyor? YÖK Başkanı!
Tıpkı siyasiler gibi konuşmuş.
Peki ya detaylar?
Örneğin ne kadarı açıköğretim, ne kadarı uzaktan eğitim, ne kadarı
meslek yüksekokulu öğrencisi?
Çok daha önemlisi, ne kadarı işsiz?
Başkan Saraç, ikincilikle yetinmiş, oysa tıpkı telefonla konuşmada
olduğu gibi Avrupa şampiyonu olduğumuz başka alanlar da var.
Örneğin, üniversite mezunu işsiz sayısında da kimseye pabuç
bırakmıyoruz!..
İnsan odaklı kalkınma anlayışına önem verdiklerini söyleyen YÖK
Başkanı Saraç, yenilikçi üretim ve istikrarlı büyümeye katkı
sağlayabilmek amacıyla nitelikli insan gücünü ve geleceğin güçlü
nesillerini yetiştirmeyi hedeflediklerini dile getirmiş.
Bugün için sayıları 182’yi bulan yükseköğretim kurumlarımızda 7.5
milyon öğrencinin eğitim aldığını ve bu rakamla Avrupa
yükseköğretim alanında sayısal olarak Türkiye’nin ikinci büyük ülke
olduğunu vurgulayan Başkan Saraç, konuşmasını şu şekilde
sürdürmüş:
“Güçlü ve kaliteli kitlesel eğitim yapan üniversitelerimize
ihtiyacımız var. Ancak bir ülke için uluslararası arenada
görünebilir olmanın ve sürdürülebilir kalkınmanın ana ekseni; insan
gücü ve araştırmadan geçiyor. Kalite kavramını hem eğitimde hem
araştırmada önümüze koymak zorundayız. Bu nedenledir ki kalite,
Yükseköğretim Kurulu’nun son iki yıldır yaptığı çalışmalarda ana
eksende yürüyor...”
Her şey sayı mı?
Sayılara ve büyüklüklere takıntımız var.
Bir şey mi yapacağız, dünyanın en büyüğü olsun isteriz.
Kaliteye de önem veririz ama on tane kriter varsa, bu, en son
sırada gelir.
Varsa yoksa hızlı büyüme!
Dünden bugüne hiç değişmeyen alışkanlığımız: Olacaksa, yapılacaksa
en büyüğü olsun
Özellikle de siyasette.
Şimdi bu kervana YÖK ve üniversiteler de katıldı!