Hayal çok önemli, hayali olmayanın, geleceği de olmaz
derler.
Ne kadar doğru, ne kadar yanlış, o uzun uzadıya tartışılır.
Ama sanki asıl önemli olan, giderek artan bir şekilde, hayal
kurmaktan vazgeçiyor olmamız.
Bırakın üniversiteye hazırlananları, üniversite son sınıfa
gelenlere bakıyorsunuz, değişen bir şey yok.
Enteresan olan ise eğitim kademeleri yükseldikçe, hayal kurma,
hayallerinin peşinde koşma oranı giderek artacağına, tam tersine
azalıyor.
İşte asıl cevabını aramamız gereken soru bu!
Hayal kurmaktan neden vazgeçtik ya da niye vazgeçiyoruz?..
Hayalsiz, vizyonsuz daha nereye kadar patinaj yaparız?
Ve gelin en son söyleyeceğimiz sözü, en başta söyleyelim:
Bu böyle gitmez, gitmemeli!..
Peki, ne olacak?
Hayal kurmanın, bir işi başarmanın yarısı olduğu söylenir.
Hayatı doya doya yaşayan yetişkinler, gençlere tavsiyelerde
bulunurken her şey bir hayalle başladı derler.
Yani hayal etmeden, başarmanın mümkün olmadığını ısrarla dile
getirirler.
Anlattıklarının çoğu da yaşanmış tecrübelere dayalı hayat dersleri
oluyor.
Örneğin şu cümle, hayatın her alanında zirveye tırmanan isimlerin
biyografilerinde yer alır:
Okuma yazma bilmeyen yoksul bir aileden geldim ve bugün bu noktaya
yükselme ihtimalim, milyonda bir ihtimaldi ama işte buradayım.
Gerçekten de öyle mi?
Bazılarında, biraz abartı olsa da geneli bu yönde.
Hayata sıfırdan başlayıp, hayallerinin peşinde koşarak, parmakla
gösterilen biri haline gelen o kadar çok ünlü var ki bu konuyu
fazlasıyla ciddiye almamız gerekiyor.
Yani ne yapıp edip, çocuklarımızın hayal kurmaktan vazgeçmelerine
dur demek zorundayız.
Neden?
Çünkü, hayal, kurmadan, hayallerinin peşinde koşmadan, bu amaçla
mücadele vermeden yol kat etmek mümkün olmuyor!..
Hayal mi, vizyon mu?
Hayal ve hayalciliği birbirinden ayırmak gerekir.
Biri vizyon, diğeri fantezidir.